Dünkü Cumhuriyet Gazetesi'nin baş yazısının başlığı: "Cumhuriyet'e işlemez"miş!!
İşlemeyen ne?
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin savcısını rehin alan, ellerini kelepçeleyip, ağzını bantlayan, dizlerinin üstüne çökertip kafasına dayadığı silahla kahraman edasıyla poz veren alçak teröristin en ala propagandasını yaptığı fotoğrafı yayınlamaya gösterilen tepki...
Dün de yazdım, bugün de yazıyorum.
Eli silahlı teröriste en romantik şekliyle eylemci deyip, devleti infazcı yerine koyan, aşağılık teröristlerce şehit edilen savcıma şehit sözünü çok görüp "öldü" diyen ve ısrarla ve ısrarla teröristlerle empati yaparak, attıkları tweetler ve yazdıkları haber ve yazılarla onları haklı çıkarma yarışında olan "sözde" gazetecilere tek bir sözüm var; Yazıklar Olsun size...
Dün de yazdım, bir daha yazıyorum;
Siz, ne insansınız ne de gazeteci..
Hadi mesleğinizin etik kurallarını düşünmüyor, umursamıyorsunuz;
Ama eğer içinizde tek bir gram insanlık, tek bir gram vicdan varsa; 9 yaşında yetim kalmış şehit evladı Muhammed'den de mi utanmadınız?
ŞEHİT EVLADI MUHAMMED'DEN UTANIN
O güzelim şehit evladının vakur duruşu aslında size en güzel tokat idi.
Hadi Muhammed'den utanmadınız ey gazeteci kılıklılar; oğlunun cenazesi başında en az torunu Muhammed kadar vakur ve hatta gururla acısını yaşayan, emekli zabıt katibi Hakkı Kiraz amcadan da mı utanmadınız?
40 yıl önce kan davası yüzünden memleketi Siirt'ten göç etmek zorunda kalan, öğrenciliğinde geçinmek için terzilik yapan, bu ülkenin yetiştirdiği kahraman savcılardan Mehmet Selim Kiraz'a, "şehit" demek, "şehit" diye yazmak bu kadar mı gücünüze, ağırınıza gitti bre mel'unlar.
Yayınladığınız o iğrenç fotoğrafın, 9 yaşındaki Muhammed'in beyninde kazınan görüntüsünü tahayyül edebilir misiniz siz?
Bizler, başkaları, hepimiz bir gün unutacağız bu iğrenç terör olayını da, o iğrenç fotoğrafı da. Ama ya Muhammed?
O, her yeni yaşında biraz daha fazla hatırlayacak, daha fazla hissedecek..
Gizli gizli ağlayacak belki ama babasının emaneti anacığının yanında hiç ama belli etmeyecek canının acısını.
O'nun kulağında, babasının tembih sözleri eksik kaldı belki ama; o kahraman bir şehit çocuğu. Kulağına bundan sonra melekler hep fısıldayacak, onu hiç yalnız bırakmayacak.
HAVLAR HAVLAR SUSARLAR
Siz ise; kolkola girdiğiniz teröristlerle aynı yöndeki hizmet yolunuzda, dün korunaklı duvarlar arasında kendisini imtiyazlı gazeteci olarak gören çapsızlar olarak, bugün en gayri milli duygularınıza yenilip en aşağılık ruh haliyle sağa sola havlıyorsunuz.
Ama size artık ekmek yok..
Havlar havlar susarsınız.
Devlet ebed müddettir.. Devlet, bu topraklarda özgür yaşamamızın güvencesidir.
Eski Türkiye özlemleri çırpındırıyor bazılarını ama nafile.
Devleti çökertmeye kalkan eller, diller, bizdeki sözde bazı zibidi aydınlar, gazeteciler ve siyasetçiler, hak ettikleri cevabı her yerde alırlar.
Bu böyle biline...
PEKDAŞ'ÇA SUSKUNLUK
Bugün manşetimizdeki Konak Belediye Başkanı Sema Pekdaş ile ilgili haberimizi dikkatle okuyun dostlar. Baro Başkanı olduğu günden itibaren yaptığı icraatlarını, Belediye Başkanlığında da istikrarla!! Sürdüren bu hanımefendi, terör saldırısıyla ilgili en başta konuşması ve adım atması gereken kişi. Hukukçu olarak, meslektaşı sayılan bir Savcı, terör olayı sonucu şehit edildi. Şehit Savcı'mızın ismini yaşatmak amacıyla, Konak'ta herhangi bir sokak veya bir binaya ismini vermek, herkesten önce ondan beklenmeli iken; önceki gün yapılan Meclis Toplantısı'nda konuyu gündeme taşıyan Ömür Şanlı'nın bu önerisiyle ilgili ne bir yorum yaptı ne de bir adım attı. Baro başkanı iken ilk icraatı Türk Bayrağını ve Atatürk resmini Baro dergisinden çıkarmak olan, avukatların ve hakimlerin yakalarındaki Atatürk ve Türk Bayrağı rozetini "siyasi simge" olduğu gerekçesiyle takmamaları gerektiğini savunan ve Belediye Başkanı olur olmaz, asker ailelerine verilen 160 TL'lik yardımı çok görüp kaldıran ve buradaki ödeneği; şarkıcı-türkücü bütçesine aktaran Sema Pekdaş'ın bu tavrı aslında kimseyi şaşırtmadı. Bakalım, gerçekten şaşırtacak mı??