Ne demiş Mevlana: "Dün, dünde kaldı cancağızım. Bugün yeni şeyler söylemek lazım..." Doğrudur, hayatın her alanında adeta ışık hızıyla akıp giden zamana ve gelişmelere ancak böyle ayak uydurup, yarışın içinde yer alabilirsiniz. Hele ki; Türkiye gibi büyük bir ülke olarak 2023 hedeflerinize artık ramak kala, aksini düşünmek bile abesle iştigaldir.
Siyasette de bu böyle. Dün yaşananlar dünde kaldı, bugün artık önümüze bakma zamanı. Çünkü; büyüyen Türkiye, 7 yıl içinde dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacaksa eğer, enerjisini kendi iç meselelerinden çok dışarıyla rekabeti için harcamalı. Dün, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti Genel Başkanlığı'ndan ayrılacağı ve kongrede yeniden aday olmayacağıyla ilgili konuşmasını dinlerken bunları düşündüm. Siyasi nezakete azami dikkat ettiği her cümlesinde hissedilen Başbakan Davutoğlu'nu dinlerken bir başka konuyu daha düşündüm...
Siyasette usul, esastan çok daha önemlidir çoğu zaman..
Siyasetin kuralları, dikkati ve özeni bazen her şey demektir...
Siyaset bir sosyal bilim olarak kabul edilse bile aynı zamanda matematik kadar keskin ve bazen de canlı organizmayı analiz etmeni gerektirecek kadar, biyoloji bilimi gibidir.
Bazen her şey bitti dediğin noktada yepyeni bir sayfa açılır..
Bazen her şey benim dediğin noktada oyunun dışında kalırsın.
İyi niyetli olabilirsin..
Gayretli ve hatta rakamlara bakarak "başarılı" da sayılabilirsin..
TÜRKİYE'YE PATİNAJ YAPTIRAN BEDELİNİ ÖDER
Ama.. Dedim ya, siyasette usul, esastan önce gelir..
Usule, kurala, kaideye, özene sözde dikkat eder, dolaylı ya da dolaysız özde ihmal edersen kağıt üstünde yazılı olmayan ve hiçbir bilimde formül karşılığı bulunmayan siyaset seni bir yerden bir yere getirebilir...
AK Parti hareketinin tartışmasız doğal lideri, gerçek lideri, değişmez lideri bugün Cumhurbaşkanlığı koltuğunda otursa da Recep Tayyip Erdoğan'dır.
Halkın oylarıyla yüzde 52'nin tercihiyle bugün resmen Devlet Başkanıdır.
Zaten 10 Ağustos 2014 tarihindeki bu seçimden sonra hiçbirşeyin eskisi gibi olmayacağı, fiili olarak Başkanlık sisteminin bir türlüsüne geçtiğimiz kesin idi.
Tayyip Erdoğan öyle bir lider ki; hiçbir zaman (kendisi dahil) kişiler üzerinden bir siyasi kurgu yapmıyor.
Olaya, sistem açısından bakıyor..
Sistem eğer patinaj yapar hale gelmişse, duyguyla değil, mantıkla hareket etmeyi tercih ediyor.
Uyumlu bir Cumhurbaşkanı- Başbakan ilişkisi var idi bugüne kadar belki ama sistemin kendisinden kaynaklanan (halk oyuyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanı artık yetkisiz ve sorumsuz bir Cumhurbaşkanı olarak o makamda oturamaz) aksaklıkları da beraberinde getiriyor. Ve bugünün sağduyulu siyasetçilerinin tam tersi örnekleri yarın görev başına geldiğinde devleti ve sistemi tamamen kilitleyebilirler. İşte; bunun olmaması için; artık sistem değişikliği ve adına ne derseniz deyin (ister Başkanlık sistemi, ister Türk Tipi Başkanlık) değişiklik yapmanın zorunluluğu ortaya çıkmıştır.
Dün; Davutoğlu'nun açıklamasının ardından artık yeni şeyler söyleme zamanı geldi ve, 22 Mayıs'ta AK Parti Kongresi'nde seçilecek yeni Genel Başkan ve Başbakan'ın, yeni kabinenin ve milletin oyuyla bugün milli iradeyi temsil eden ana muhalefet ve diğer muhalefetin 1. Görevi; Anayasa değişikliği olmalıdır...
Türkiye'ye daha fazla patinaj yaptırmaya artık kimsenin hakkı yok..
Buna sebep olan siyasetçiye de halk bedelini ödetir...
Bu böyle biline...