ÜÇ DARBENİN SÜVARİSİ HASAN CEMAL
Harp okulu öğrencileriyle darbe yapmak istedi. Radyoyu ele geçirerek, Cumhurbaşkanlığında cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ve komutanları rehin aldırarak darbe yapacağını zannetti. Ama sonu idam oldu. Fethi Gürcan'la beraber idam edildi.
Ama cuntacıların darbe hayalleri hiç bitmedi.
Sivil ve askerlerden oluşan bir cunta yapılanması oluştu sonraki yıllarda.
1960'larda YÖN hareketi olarak başlayan akımların son ürünüydü bu cunta. YÖN dergisinin başındaki Doğan Avcıoğlu, bu son model cuntanın da başındaydı.
İçerisinde İlhan Selçuk, İlhami Soysal, Uluç Gürkan, Hasan Cemal gibi sivil isimler de vardı.
Cunta geniş kitlelere ulaşabilmek için "Devrim" isimli bir gazeteyi çıkardı.
FETÖ GAZETELERİ VE İFTİRALARI
Bugün FETÖ'nün gazeteleri nasıl devlete saldırıyorsa, Devrim de aynı şekilde seçilmiş iktidara alabildiğince belden aşağı ve iftiralarla dolu saldırılar yaptı.
Gazetenin başında bugünün popüler ismi Hasan Cemal bulunmaktaydı. İlk sayısında cuntanın fikir babası Doğan Avcıoğlu'nun kaleme aldığı "Devrim bildirisi" yer almıştı. Avcıoğlu; özetle laik cumhuriyetin erimekte olduğunu belirtiyor, devrimin mevcut kanunlar üzerinde olduğu savunuyordu!!
Cuntanın askeri kanadının başında 27 Mayıs'ın önemli ismi olan ve darbe sonrası Ankara sıkıyönetim komutanı olan Tümgeneral Cemal Madanoğlu bulunmaktaydı. (1966 sonrasında Kontenjan Senatörü olarak Cumhuriyet senatosunda görev yaptı) MİT de o sıra bu cunta faaliyetleriyle ilgili bilgiye ulaşıyor ve İstanbul Üniversitesi'nde asistan olan Mahir Kaynak'ı cuntayı takip etmesi için görevlendiriyordu.
Mahir Kaynak, geniş cepleri olan yeleklerle cunta toplantılarına katılıyor, cuntanın konuşmalarını ses kaydına alıyor ve bunları raporluyordu.
Cemal Madanoğlu'nun en güvendiği kişilerden biriydi Mahir Kaynak.
Hatta bir kere "MİT içimize ajan koymuş" bilgisi Madanoğlu'na ulaşmış, Madanoğlu da herkesin üzerinin aranması kararını vermişti.
Ancak arama görevinin o an üzerinde ses kayıt aletleri bulunan Mahir Kaynak'a verilmesi cuntanın o tarihte deşifre olmasını engellemişti.
Cuntacılar 9 Mart 1971'i darbe tarihi olarak belirliyorlar. Ancak Mahir Kaynak'ın yaptığı takiplerle MİT darbeyi deşifre ediyor, 9 Mart darbesi yapılamıyor.
Bunun üzerine deşifre olmadan önce 9 Mart'a destek veren Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur, 12 Mart muhtırasıyla karşı darbe yapıyor ve kendini kurtarıyor.
Askeri savcı Süleyman Takkeci hazırladığı "Madanoğlu iddianamesinde" gizli toplantıların saat kaçta nerede yapıldığından, kimlerin katıldığına neler konuşulduğuna kadar herşeyi iddianamesine koyuyor.
Ancak gizli bir el bu cuntayı kurtarıyor.
Sonuçta da, "Mahir Kaynak üstlerine yaranmak için düzmece bir cunta oluşturdu" gibi bir kararla cunta kurtarılıp, Mahir Kaynak deşifre ediliyor.
DARBELERİN ORTAK ÖZELLİĞİ
12 Mart Muhtırası ve darbelerle ilgili yaptığı araştırmalar ve yazdığı yazıları ilgiyle takip ettiğim gazeteci ve Basın İlan İzmir Müdürü Burak Orhan ile sohbetimizde benzerlikleri konuşurken ilginç bir sonuca ulaştık.
12 Mart cuntacılarının ve 15 Temmuz FETÖ darbecilerinin ortak özelliklerini şöyle sıralıyor Orhan:
-İkisinde de sivil ve asker işbirliği var.
-İkisinde de sadece darbeyi tamamlamak değil, darbe sonrası yönetim şeklini değiştirmek var.
-İkisinin de hiyerarşik örgütlenmesi var.
-İkisinin de birbirleriyle paralel ek oluşumları var.
-İkisinin de hedefi iktidar!
DARBESEVERLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ ERDOĞAN DÜŞMANLIĞI
9Mart girişiminin ortak paydası Hasan Cemal'di. Devrim'in provakatif haberlerinin arkasında hep o vardı. Hasan Cemal, sözde devrimi gerçekleştirmek için yalan haberler yapmaktan çekinmedi. Örneğin, banka soyan Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının olayla ilgisinin bulunmadığına ilişkin bildiriyi kendisi kaleme alıp gazeteye koydu.
28 sene sonra 1999'da "Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım" diye kitap kaleme alan Cemal, sivil ve askerlerle birlikte darbe yapmak için cunta kurduklarını itiraf edecekti. Şunları söylüyordu:
"Herşey, cici demokrasi diye yerin dibine batırdığımız çok partili demokrasinin çanına ot tıkamak içindi. Ama olmadı. 9 Mart değil 12 Mart kazandı! Biz değil onlar kazandı." 8 Ekim 2012'de TBMM'de kurulan 28 Şubat Komisyonu'na da bilgi veren Cemal o günlerle ilgili, "askerlikten dönüp devrimci olmaya karar verdim ve O deli dönem, benim - tırnak içinde- darbecilik dönemimdir" diyordu.
28 Şubat'ta da demokrasi karşıtlığından vazgeçmedi. 2002'ye kadar hep Recep Tayyip Erdoğan ve görüşlerini bu ülke için tehlike olarak gördü.
2002'deki bir yazısında aynen şunu söylüyordu Cemal: "Bu ülkede eğer politikacılar, partiler, parlamento, yani seçimle gelen siyaset kurumu tıkır tıkır işliyor olsaydı, asker kışlasından çıkmaz ya da bazen sesini yükseltme ihtiyacını hissetmezdi.
Türkiye iyi yönetilseydi, siyasette Tayyip Erdoğan'lar, radikal uçlar güçlenmezdi. Türkiye bugün de siyaset sahnesinde yenilenmeyi, iyi yönetilmeyi bekliyor. Sorun kimilerinin sandığı gibi asker sorunu değil." Yıl 2016 ve askeri darbe girişimi yine karşımızda.
FETÖ terör örgütünün girişimi millet tarafından püskürtüldü.
9 Mart'ın ve 28 Şubat'ın darbe savunucusu yazarı Hasan Cemal, ne hikmetse FETÖ'nün de yılmaz savunucusu.
Bir insan 7'sinde ne ise 70'inde de aynı olurmuş sözü bir kez daha Hasan Cemal'de vücut buldu..
Yazıklar olsun..
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.