FETÖ terör örgütü 15 Temmuz'da neden darbe girişiminde bulundu diye tartışırken, konuyu 2002 yılından almak zorunludur. Türkiye'nin iç ve dış borçlarından kurtulması, silah sanayiinden tutun da uçak yapımına kadar batıya ve ABD'ye bağımlılığının bitme noktasına gelmesi, alternatif pazarlar yaratması (Rusya, Ortadoğu, Arap ülkeleri ve Orta Asya ülkeleri) sonucunda dünyanın sayılı ekonomileri arasındaki yerini sarsılmaz biçimde almaya başlaması, 2002 - 2016 yılları arasındaki gelişimi ile açıklanabilir.
Bu sürecin de tek bir mimarı var; Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan...
Benim de yazılarımda Eski Türkiye ve Yeni Türkiye diye ifade ettiğim bu ayrım sadece ekonomik yükseliş değil, fikri, sosyal, kültürel anlamda da Türkiye'nin katettiği yolu anlatmak içindir.
Başörtülülerin okuma hakkının ellerinden alındığı dönemlerden akademisyenlikten siyasete her alanda artık eşitliğin getirildiği, kocasından ve babasından gördüğü şiddet karşısında hiçbir adli ve kolluk hakkı olmayan kadınların artık tek bir şikayeti ile her tür işlemin yapılabildiği kanuni düzenlemelerin hayata geçirildiği, bir zamanlar Kürtçe ismin konması bile yasakken Kürtçe dahil tüm diğer dillere getirilen sosyal haklar ve daha sayabileceğim onlarca düzenleme var.
Artık, kendi iç meseleleriyle enerjini tüketmeyen tam tersine; tüm enerjisini dış dünyadaki rekabete veren, bu rekabette başta Erdoğan olmak üzere hükümeti ve Meclis'ini yanında bulan bir girişimcilik serüvenini de buna eklemek gerek.
İşte bu Yeni Türkiye, bazılarının hoşuna gitmedi elbette.
Çünkü Eski Türkiye zamanında tüm ipleri ellerinde tutan birileri gücünü günden güne kaybetti ve artık sistemin dışına itildi. Bu bazen bürokratik olarak devletin içindeki güçler bazen de devletin dışındaki iç ve dış güçler idi. Bunların başında da FETÖ örgütü ve onun elebaşı geliyordu elbette. Kendisi 1997 yılında kaçıp yerleştiği ve el üstünde tutulduğu, hiçbir kimse ve zümreye verilmeyen her tür imtiyazın tanındığı ABD'den, Türkiye içindeki piyonları aracılığıyla Türkiye üzerine oynamaya devam etti.
AMAÇ İÇ SAVAŞ ÇIKARMAKTI
15 Temmuz'da en kanlısı ile karşımıza çıkan bu örgütün darbe girişimi elbette ilk değildi. Bu saatten sonra kim ki bana eğer; "Gezi ayaklanması 11 ağaç için yapılmış, 3-5 gencin romantik bir başkaldırısıdır" der ise; şu an itibarıyla kendisini asla ciddiye almayıp ya Aptal ilan edeceğim ya da Vatan Haini.
Açın bakın arşivi; onlarca yazım var bu konuyla ilgili.
İşte, bugün yaşananlar, birkaç ağaç bahane edilerek, dış güçlerden de yardım alarak FETÖ ve yandaşlarının maşa gibi kullandığı ve Türkiye'de alevi-sünni çatışmasına ulaşmayı amaçlayan bir iç savaş çıkarmayı hedeflediği artık açıkça görülmüştür.
Peki; 17-25 Aralık darbe girişimine "yolsuzluk operasyonu" diyen var mı hala? O gün bu algı operasyonunu kah polis, kah savcı, kah gazeteci, kah siyasetçi olarak yönetenler bugün neredeler peki?
Ya hapiste, ya kaçak ya da FETÖ terör örgütüyle organik bağları kesinleşmiş kişiler olarak karşımızda duruyorlar.
BARIŞ SÜRECİNİ DE FETÖ KATLETTİ
Hükümetin büyük bir özveriyle yürüttüğü Barış Süreci'nin kimler tarafından sekteye uğratıldığını sanıyorsunuz peki? Bakın, biraz erken bir ifade olabilir ama iddia ediyorum ki; son 2 yıldır Türkiye'nin her yerinde yürütülen terör saldırılarında PKK'ya yardım ve yataklık eden de FETÖ terör örgütüdür. Bugün güvenlik gücü veya sözde apoletli asker olarak karşımıza çıkan hainlerin görev yerlerine dikkat ederseniz; ne demek istediğimi de pekala anlarsınız..
Özetle; 15 Temmuz gecesi yaşanan hain darbe girişiminin en büyük hedefi; iktidarı döneminde Büyük Türkiye'yi inşa eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'dır.
Nitekim; başarılı olsalar idi; direk olarak kendisini öldürmeyi hedefledikleri tüm belge ve görüntülerle ortaya çıktı zaten.
Bu hainlerin hesaba katmadıkları şey; oy versin vermesin Erdoğan'a ve elbette Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve demokrasisine sahip çıkan 78 milyonluk Türk milleti olmuştur. Millet, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a bu ülkeyi emanet etmiştir. Bizde emanete hıyanet olmaz. Eğer o emanete dönecek bir silah olursa da vatan için, millet için, bayrak için verilecek en kutsalımız yani canımız vardı ve bu millet hiç düşünmeden canını vermeye hazır olduğunu gösterdi.
İman varsa imkan vardır. İmanı olan da hiçbir şeyden korkmaz...