İsmine isterseniz Başkanlık deyin, isterseniz Cumhur-başkanlık..
Anayasa değişikliğiyle ilgili süreçte en kritik görüşme dün yapıldı ve iki lider arasındaki uzlaşma sonucunda haftaya teklif, AK Parti tarafından Meclis'e sunulmaya hazırlanıyor.
AK Parti ve MHP arasında temsilciler arasındaki görüşmelerde tam mutabakat sağlanamadığı söylenen 2 başlıkta uzlaşmaya varıldığı anlaşılıyor.
Cumhur-başkanının partisiyle ilişkisinin sürmesi ve Yüce Divan'a sevk ile ilgili oy ve sürecin nasıl olacağı konusuydu bunlar. Yapılan açıklamalar ve gelinen noktada Cumhur-başkanının partisiyle ilişkisinin devam edeceği anlaşılıyor ki; aksi zaten düşünülemezdi. Çünkü MHP'nin Başkanlık sistemiyle ilgili Anayasa değişikliği yapılması önerisini kabul etme sebebi zaten; fiili uygulamanın iki başlılığa sebep olduğu ve bunun ortadan kalkması gereğiydi.
Nitekim Cumhurbaşkanının partisiyle ilişkisinin kesilmemesi demek; iki başlı görüntünün tamamen ortadan kalkması anlamını da taşıyor.
Dünkü liderler zirvesi, sadece bu 2 konuda değil; MHP lideri Bahçeli ile ilgili samimi olmadığı, kumpas ve tuzak kurduğuna dair yakıştırmaların da artık bir anlamı olmadığını ortaya koydu.
AK Parti tarafından haftaya TBMM Başkanlığı'na sunulacak Anayasa değişikliği teklifinin, MHP ile tam mutabık kalınan metin olacağı böylelikle anlaşılıyor.
Ve dün itibariyle gelinen noktada;
Başkanlık sisteminin artık geleceği ama Türkiye'nin kendine özgü şartlarını dikkate alan bir sistem olacağı da ortada.
Özetle; yeni sistemin karakterinin en üst seviyesi, demokratik olması olacaktır. Ve bugüne kadar malum çevrelerin dayattığı; otoriter ve diktatör yönetim safsatası iddialarının da, itham ve endişelerin de gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkmıştır.
MAHŞERİ VİCDAN İŞTE ŞİMDİ..
Yeni dönemle ilgili ana gerçek nedir biliyor musunuz aslında?
Bu anayasanın en önemli vasfı; yaşanan ve bundan sonra yaşanacak olan olayların kaderinin siyasetçi veya devletin türlü organları tarafından değil; sistemin hakiki muhatabı ve sahibi olan HALK tarafından belirlenecek olmasıdır.
Cumhuriyet'in temel mantık zemini ve anlayışı olan HALKIN KENDİ KENDİNİ YÖNETMESİ ilkesi, belki de ilk defa hakiki biçimde yerleşecektir.
Anayasada da, seçim sisteminde de; halkın kararının öne çıktığı, belirleyici olduğu bir döneme geçiyoruz artık.
Buna bir nevi mahşeri vicdan da diyebiliriz. Hem İslam hem evrensel hukukta karşılığı var Mahşeri veya toplumsal vicdanın. Yani; Toplumun bütün kesimlerinin benimsediği ortak bir değer.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, herkesten önce bu doğruyu gören ve sımsıkı bu doğruya sarılan tek lider oldu. Çünkü bugüne kadar tam 102 seçim yapılmış bu ülkede ve hiçbir seçimde halkın yanıldığı görülmemiş.
Ve özellikle son dönemde rejim ve devlet ne zaman bunalıma girse; Türk halkı müdahale etmiş ve sıkıntıyı çözmüş.
Bakınız; Gezi olayları ve 17-25 Aralık Darbe girişimi ardından gelen yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerindeki halkın tercihi. Bakınız; 7 Haziran seçimlerinde dayatılan bütün olumsuz algılara karşı yeniden seçim kararı ile birlikte 1 Kasım'da sandıkta yaptığı tercihle bütün alçak senaryoları bıçak gibi kesmiş bu halk. Ve son olarak 15 Temmuz'da artık sandıkta oyuyla değil, FETÖ'cü hainlerin silahlarına, top-tüfeklerine ve bombalarına karşı canını da ortaya koymuş ve hemen ertesi gün ekonomiye de müdahale ederek her tür ihaneti boşa çıkarmış bir büyük milletten söz ediyoruz.
Özetle dostlar;
Ekonomide de siyasette de tek temel aktör artık HALK-MİLLET olacak.
Halkın tek belirleyici olduğu demokratik düzenin de tek koruyucusu var; o da yine MİLLET...