• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
SEDA KAYA GÜLER

Anlatılamaz bir haz!

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 18 Ekim 2009, 15:39
Bir çikolatasever olarak hep çikolatadan oluşan bir mönünün hayalini kurdum. Hani bana kalsa bütün öğünlerde çikolata yiyebilirim ama hem vücudun diğer besinlere olan ihtiyacından dolayı hem de bir süre sonra çikolata bile olsa aynı şey yenmeyeceği gerçeğini kabullenerek, bu düşünceden vazgeçtim. Ama çikolata soslu bir et yemeği veya içinde çikolata parçaları bulunan bir çorba veya salata olmaz mı diye düşünmüyor değildim ki, bir davet aldım.
"Magnum Çikolata için yarın akşam özel bir davet veriyoruz. Keyfinizi artıracağına inandığımız bir mekanda, 'Leb-i Derya Rumeli'de, Algida Genel Müdürü Ahmet Coşar'ın ev sahipliğinde küçük bir grup olarak bir araya geleceğiz" diye başlayan mektup, şöyle devam ediyordu:
"Degüstasyonla başlayacak davetimizde, Fransız önolog Jean Luc Colin'den çikolata tadımının inceliklerini öğreneceğiz.
Leb-i Derya Konsept Geliştirme Direktörü Gamze İneceli tarafından Magnum Çikolata çeşitleri kullanılarak hazırlanan özel akşam yemeği mönüsünü, Jean Luc Colin'in önerdiği şaraplar eşliğinde tadacağız."

FARKLI BİR MÖNÜ
Bunları okuduktan sonra beni kim tutar? Hem mönünün nelerden oluşacağını çok merak ediyordum hem de çikolata tadımının inceliklerini. Önce siz çikolataseverleri merakta bırakmayarak mönüden bahsedeyim. Başlangıç mönüsün adı, "Magnum Trio." Bir tabakta üç değişik lezzet var. Antep fıstık çikolatalı keçi peynirli bruscetta, kırmızı biberli çikolata soslu bıldırcın yumurtası, biberiye ile tatlandırılmış çikolatalı tütsü carpacio ve ızgara kuşkonmaz.
Bu üç yemekten favorim, çikolata soslu bıldırcın yumurtası oldu. Çikolata sosu muhteşemdi, kalanını bütün diğer tatlara döktüğümü itiraf etmeliyim ve hepsine de çikolatanın çok yakıştığını söylemeliyim.
Ardından kestaneli levrek rulosu geldi sofraya. Shitake mantarı ve çikolatası kereviz köpüğü ile. Kereviz haşlanıp, birazcık süt karıştırılarak blendırdan geçirilmiş, hafif pişirilmiş olan levrek, mantar ve kestane parçalarının üzerine dökülmüş, üzerine de çikolata sosu gezdirilmiş. Tek kelimeyle nefis.

BÖYLE DENEYİN!
Arada limon kabuklu portakal dilimleri. Bunlarda çikolata yok. Çünkü hemen ardından çikolata soslu bonfile gelecek, taze kekik ve kök sebzeler eşliğinde. Yanlış okumadınız bonfilenin üzerinde domates veya peynirli sos falan yok, bildiğimiz çikolatalı sos var. Kekik dalları bile çikolata sosuna batırılmış. Bugüne kadar yediğim en güzel bonfile, hele çikolata kaplı taze kekik dalı müthişti. Son yemek çikolata soslu ananas ve taze nane ile servis edilen trüf aromalı çikolatalı muz oldu. Trüf aromasını fazla bulduğum için çok sevmedim. Zaten diğer yemeklerdeki çikolata tadı o kadar kararındaydı ki, ekstra tatlı istemedi canım.
Demek ki oluyormuş. Çikolatadan oluşan bir mönü hazırlanabiliyormuş. Yemekler hakkında bilgi veren Gamze İnceli, deneye yanıla bu mönüyü oluşturmuş. Aslında hepimiz evde deneyerek buna benzer tatlar yaratabiliriz. Önemli olan yaratıcılığımızı kullanmamız.
Gece çikolatanın olunca, "Çikolata yediğin zaman ne hissediyoruzu" da konuştuk. Ne hissettiğimizi kağıtlara yazıp verdik reklam filmlerinde kullanılması için. Ortak kanı, kendimi çok mutlu hissettiğimiz. Eğer bir sıkıntımız varsa unutmamız, içimizin mutlulukla dolması, güzel anılarımızı hatırlamamız, yaşamdan büyük keyif almamız. Kısa bir süreliğine bile olsa, çikolata böyle hissettiriyor insanı. Anlatılamaz bir haz veriyor.

Çikolata tadımı
Bütün besinlerde dört çeşit lezzet var; tuz, şeker, acı ve asit. Bu tatları dilimizin değişik bölgelerinde hissediyoruz. Tuz tadını dilin ön ucundan alıyoruz, şekeri ise hem önden hem yanlardan. Tuz, dilin ucunu serleştirirken, şeker ağzımızı yumuşatıyor.
Acıyı hissetme bölgesi dilin arkası. Biberi dilinizin ucuna bile değdirseniz, acıyı dilinizin arkasında hissediyorsunuz. Ekşili ve asitli tatlar ise yanlarda hissediliyor.
Kakaonun fermantasyonu sırasında ananas, muz, bal, tarçın, vanilya ve badem kokuları ortaya çıkıyor.
Çikolatanın tadına varmak için, ağzımıza atıp kırmalı ve yavaş yavaş çiğnemeli. En az 5 kere çiğnemek gerekiyor ve damağı da işin içine katmak.
"Bu arada nefes alın ki, kokular burnumuza da gelsin" diyor Jean Luc Colin. Aromaları burnumuzdan alıyoruz zira.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.