Yabancı gözüyle Atatürk
Şöyle başlıyor mektubuna büyükelçi mektubuna:
* Aziz Lordum, Size Mösyö Kemal Atatürk'ün ölümünü bildiren 194 sayılı telgrafı çok derin üzüntüler içinde sunmuştum.
* Bu yazımda, Atatürk'ün yaptığı işleri övmekten çok, onun kişiliği ve bu ülke insanına ne ifade ettiği konusuna değinmeye çalışacağım.
GERÇEK KİMLİĞİ
Ve şöyle devam ediyor:
* Hiç şüphesiz toplumbilimciler ve tarihçiler onun çalışma hayatı ve yaptıklarıyla ilgilenip ayrıntılı bir çalışma yapacaklardır.
* Ancak bunların çok azı, Atatürk'ün gerçek kimliğini öğrenmeden hazırlanacaktır ki; onu tanımadan yapılacak değerlendirmeler kuşkusuz yanlış yönlendirmelere neden olacaktır.
* Bu bilginin toplanmasında, ben belki de ayrıcalıklı bir konuma sahiptim. Her ne kadar rahmetli Cumhurbaşkanı ile çok nadir karşılaşmış olsam da, bu görüşmeler diğer diplomatik temsilciliklerinkine nazaran daha sık ve daha uzun olmuştur.
* Bütün bunlar bir yana, görevimin ilk günlerinden itibaren Atatürk beni bir dost gibi görmüş, benimle görüşmekten memnun olmuş, görüşme fırsatı doğduğunda bundan hoşnut kalmış, karşılıklı konuşmalarımız esnasında ilgi ve dikkati asla azalmamıştır.
MÜSTESNA VE TAKDİRE ŞAYAN
Mektubun tamamını buraya almam mümkün değil. Önemli bulduğum bölümler şöyle:
* Atatürk'ün müstesna ve takdire şayan bir şahsiyet olduğunu söylemek pek bir şey ifade etmeyebilir. Ancak gerçekten müstesna ve takdire şayan bir kişiydi, neden bu niteliklere sahip bir şahsiyet olduğuna açıklamaya çalışmalıyım.
* Atatürk'ün doğuştan gelen, belki de farkında olmadan tıpkı sütün kaymağını hemen ayıran aletler gibi, faydasızı faydalıdan ayırma yeteneğiydi.
* Atatürk'ün tüm karakterinde veya en azından mevcut şeklinde, bazı çelişkilerle karşılaşılmaktadır. İddia edilen acımasızlığı, onu tanımayanların çok iyi bildiği gibi, vatandaşlarına duyduğu sevgiyle uyuşmamaktadır.
* Tensel günahlar ve geçici ilişkilere duyduğu varsayılan zevklere karşın, toplumda kadının rolü kavramı, halk devrimlerinden çarpıcı savunmayı ortaya koyduğu kadın hakları ve önemi ile bağdaşmamaktadır.
DİKTATÖR DEĞİLDİ
* Zira bir iki sene içinde çokeşliliği yasal olarak kaldırmış ve istedikleri takdirde harem kadınlarına bile devletin liberal mevkilerinin açık olduğu ortaya koymuştur.
* Korkarım gelecek nesillere Atatürk bir diktatör olarak aktarılacak. Bunun yanlış olacağı kanısındayım. Hem savaşta, hem barışta, evet, o büyük bir liderdi, ancak gerçek bir diktatör değildi.
* Atatürk'ün idrak gücünde esrarengiz bir yön vardı; küçük şeylere önem vermeyiş veya sinsi olmayışında üstün bir yön bulunuyordu, konsantrasyon gücü olağanüstüydü; şefkat ve ilgi bekleyen bilinçaltının etkileyici yanı belki de şuurlu amacının bu gibi dimdikliğinin bir başka parçasıydı.
Atamızı böyle anlatıyor bizden olmayan bir yabancı. "O, Türk Milleti'ne hizmet ederken öldü. Ölüm bile büyük zaferini ondan çalmayı başaramamıştır" diye de bitiriyor mektubunu.
Ya biz ne yapıyoruz?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.