Dizilerdeki ihanet, annelik ve babalık
"Boşanma ve aldatma bizde batıya oranla daha az ama yine de yaygın. Bizde de aldatmalar ve boşanmalar artacak. Sosyolojik olarak bu kaçınılmaz. Ancak 'aldatmalı diziler, aile yapısını bozar' diyemeyiz. Çünkü dizilerde aldatmanın özendirildiğini görmüyorum. Aldatan insanlar hep kötü kişiler olarak gösteriliyor. İyi karakterler ise genellikle aşık oluyorlar. Esas özendirilen şiddet. Şiddet gösteren kahraman Türkiye'yi kurtarıyor. Öldürmek ise mübah. Bence azıl zararlı olan bu diziler."
ANNELERİMİZ
Ülkemizde okuyan yabancı öğrencilerle yapılmış bir röportajda ise aklımda bir Alman gencinin söyledikleri kalmış. Türkiye'de okuyacağını söylediği zaman ailesinin çok korktuğunu, gitmemesi için uyardığını söyleyen bu genç, geldiğine son derece memnun. İstanbul'da yaşıyor ama Türkiye'nin pek çok yerini gezmiş. Mersin'deyken bir trafik kazası geçirmiş ve bir hafta hastanede yatmak zorunda kalmış. En unutamadığı anısını ise bu sırada yaşamış. Dedi ki: "Hastanede eşlerinin yanında refakatçi olarak kalan iki kadın annemmiş gibi davrandı ve bana baktı."
Gerçekten hiçbir yerde görmezseniz böyle sıcak bir davranışı. Bizim kadınlarımıza özgü bir tutumdur annelik yapmak. Ama sadece yedirmek, içirmek, korumak, kollamayı barındırıyor annelik. O çocuğu anlamak, anlamaya çalışmak, hayaller kurmasını ve hayallerini gerçekleştirmesine yardımcı olmak, onu hataları ve sevaplarıyla sevmek, bizim annelerin uzmanlık alanına girmiyor. Kendi çocukları yurtdışına okumaya gitmek isteseler veya dünya yolculuğuna çıkmak isteseler hayatta izin vermezler mesela.
Eşi doğum yapınca altı haftalık babalık izni alarak evde bebek bakan Alman Yeşiller Partisi'nin Eşbaşkanı Cem Özdemir, bu pek alışılmadık durumu şöyle açıklamış verdiği röportajda: "Eşimle birlikte karar verdik. İkimiz de çalışıyoruz. Genelde erkek kariyerinin peşinde koşuyor, eşi ise evlenip çocuk sahibi olduktan sonra kariyerini askıya almak mecburiyetinde kalıyor. Bu, son derece mantıksız. Halkın parası boşa gidiyor. Çünkü kızlarımızı eğitiyoruz ama çocuklardan ötürü işlerini geliştirmelerine izin vermiyoruz. Devletin varoluş sebeplerinden biri buna göre şartlar yaratmak. Bunlar imkansız şeyler değil üstelik. Ayrıca çocuğun özellikle ilk seneleri çok önemli. Bu sürenin babasız yaşanması hem çocuk için hem de baba için büyük kayıp."
KENDİNE İYİLİK
Ve gelelim en önemli cümleye. Diyor ki Cem Özdemir: "Bu izinle ben eşime iyilik yapıyorum diye bakmamak gerekir. Ben kendime iyilik yapıyorum. Çünkü çocuklarla birlikte çok şey öğreniyorum. Dünyaya bakış açım değişiyor." Bence de büyük kayıp babaların çocuklarıyla ilgilenmemesi. Ne kaçırdıklarını sanırım dede olduklarında anlıyorlar ve o saatten sonra torunlarına büyük bir sevgi gösterip, kucaklarından indirmiyor, parka ve gezmeye götürüyorlar. Kuzenimin kocası mesela, yeni doğan torununu görmek için her fırsatta kızının evine geliyor, ona kalsa bebek onların evinde kalmalı, daha iyi bakılacak böylece. Hatta domuz gribi korkusuyla yaşadığımız günlerde torununu alıp sıcak bir ülkeye gidip kışı orada geçirmenin planlarını yapıyordu. Kendi çocuklarının hangi hastalıkları geçirdiğini bile hatırlamayan bir baba. En doğrusunu Cem Özdemir yapıyor. Babalık iznini bütün babalara tavsiye ederim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.