• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
SEDA KAYA GÜLER

Tuvalette doğum

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 26 Ocak 2010, 16:56
Şehirlerarası yolculuk sırasında doğum sancıları tutan ve tuvalette doğum yapıp çocuğu çöpe atan genç kız haberini okumuşsunuzdur.
İnsanın içini burkan bir haber. Bu genç kızın, pek çok kadının yaşamak için canını verdiği o "çok özel" anı pis bir tuvalette yaşamak zorunda kalmasına mı üzülürsünüz, işin bu hale varmasına izin vermesine mi kızarsınız yoksa dünyaya gelir gelmez başına gelmedik şey kalmayan o minik yavruya mı yanarsınız.
O genç kıza ne kadar kızarsak kızalım, kimsenin başına gelmesini istemeyeceğimiz bir olay sonuçta. O genç kıza da fazla yüklenmemek lazım. Nedenleri üzerinde durmak gerek. Böyle bir olay yaşanmaması için neler yapılması gerektiği üzerinde düşünmek mesela.
Belli ki genç kız evlenmeden önce ilişkiye girmiş. Topluma göre esas yanlış bu. Ama iki kişinin yaşadığı bu olayda sadece kadın yargılanıyor, erkeğe bir şey olduğu yok.

SUÇLU KİM?

Cinsel ilişkinin riskini kadın taşıyor, dolayısıyla bedelini de kadın ödemek zorunda kalıyor. Kadınlara cinsellikten uzak kalmalarını öğütlemek bir işe yaramıyor. Ya erkeğe de bu kısıtlamayı getireceksiniz ya da bu yasakları kaldırıp kadına da erkeğe de istenmeyen sonuçların ortaya çıkmaması için önlem almalarını öğreteceksiniz.
Yani diyeceksiniz ki, bak kızım ve oğlum, hormonlarının etkisiyle ergenlik yaşını geçtikten sonra cinsel ilişkiye girmek isteyebilirsin. Gireceksen de sonucunda neler olabileceğini bil. Bunun için önlem al.
Evet, hamile kalan kadın ama erkek de sorumlu bu işten. Dolayısıyla onun da insiyatif alması gerekiyor. Ben yatarım, gerisine karışmam demek, adam olmayan erkek, sorumluluktan kaçan erkek tavrıdır.
Ayrıca cinsel ilişkiye giren kadını yargılayan bir erkeksen, senin de bekar bir kızla ilişkiye girmemen gerekmez mi? Seni seven ve senin ısrarınla veya kendi isteğiyle bu işe kalkışan kıza ya başta "hayır" dersin ya da sonuna kadar onun yanında olursun.
Dolayısıyla çocuğunu çöpe adan anneyi yargıladığımız kadar, onları yalnız bırakan babayı da suçlamamız gerekiyor.

KAPALI TOPLUM
Gelelim ailelerin yaklaşımına. Genç kızın tuvalette doğum yapmasının ve çocuğu ölüme terk etmesinin altında yatan esas neden, ailesinden çekinmesi ve onların tepkisinden korkması. Belli ki aile üyeleriyle iletişimi yok. Duygularını, hayallerini, yaşadıklarını anlatamıyor. Pek çok kız anlatamıyor. Dizilerde de izliyoruz zaten. Genç kızlar bütün baskılara rağmen ilişkiye giriyorlar. Ve de hemen hamile kalıyorlar. Ama ne ilişkiye girdiklerini ne de hamile kaldıklarını annelerine bile söyleyemiyorlar. Söylemeye çalıştıkları anda verilen tepkiden sonucun daha kötü olacağını düşünüyorlar. Ama daha ne kadar kötü olabilir ki!
Toplum olarak aileyi çok önemsiyor ve kutsuyoruz ama aile üyelerinin birbirine yalan söylemesini teşvik ediyoruz. Kimse gerçekleri konuşamıyor, kimse içinden geçenleri en yakınındakine dökemiyor.
Söylense belki hamile kalınmayacak, söylense belki hamilelik daha başında sonlandırılacak, söylense belki bebek hastanede ve normal koşullarda dünyaya gelecek, söylense belki o bebek kendine sıcak bir yuva bulacak. Ama el alem ne der, komşuların yüzüne nasıl bakacağız diyerek insanlar birbirlerinden vazgeçiyorlar. Bırakın ne derlerse desinler. Önemli olan vicdanın rahat olması. Zaten vicdan sahibi insanın bir başkasını değil kendini yargılaması gerekmez mi?




Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.