"Ayrımcılık yapmadğı için babamıza minnettarız"
Şirketin başında baba Burhan Silahtaroğlu yer alıyor. Oğlu Atilla, inşaat bölümünden, kızı Zeynep satış ve pazarlamadan, diğer kızı Yeşim ise finanstan sorumlu
28 yıl önce turizm işine girerek Robinson Club'lerin temelini atan ve dünya devi TUİ'yi Türkiye'ye getiren Lykia Links, Silahtaroğlu Şirketler Grubu'na ait. Bu haftaki konuklarımız baba ve üç çocuğu tarafından yönetilen aile şirketinin kadın üyeleri.
BİZ BİR AĞACIN DALLARIYIZ
Şirketin başında baba Burhan Silahtaroğlu ve üç çocuğu bulunuyor. Atilla Silahtaroğlu, inşaat bölümünden, Zeynep Silahtaroğlu Baykal satış ve pazarlamadan, Yeşim Silahtaroğlu Esmer ise finanstan sorumlu.
"Biz dalları olan bir ağacız. Tabii dallara bakmadan önce köke gitmek lazım. Kökü ne kadar derinse, ne kadar iyi beslenmişse, dallar da o kadar verimli olur" diyen Burhan Silahtaroğlu'nun babası, 1. Dünya Savaşı'ndan önce Harbiye'yi bitirmiş. Savaştan sonra istifa edip, Erzurum'da ticarete atılmış. Çocukları yabancı dil öğrensin diye onları İstanbul'a getirip, Robert Kolej'de okutmuş.
EĞİTİME ÖNEM VERDİLER
Üniversite eğitimini Almanya'da yapan Silahtaroğlu, kız-erkek ayrımı yapmadan çocuklarının iyi bir eğitim almasına önem vermiş. Kardeşlerin en büyüğü inşaattan sorumlu Atilla Silahtaroğlu. "Biz üç kardeşiz ama 5 kardeşimiz daha var. Onlar da Burhan Bey'in yaptığı 5 tesis" diyerek şunları söylüyor: "Babam gecesini gündüzünü onlara ayırdı. Annemizin hayatı bizdik, babamın hayatı işti. O, her çocuğun içerisinde 700 kişi çalıştığını düşünürseniz 3500 kişi ekmek yiyor. Aileleriyle birlikte 10 bin kişiyi geçen bir insandan söz ediyoruz. Büyük bir sorumluluk. Dolayısıyla biz bu 5 çocukla beraber büyüdük. Bu son kardeşimiz ise, bizler 40 yaşına gelince oldu, bizim de ustalık dönemimize denk geldi. Bizim de çocuğumuz sayılır."
Üç kardeş "Biz prens veya prensesler gibi yaşamadık. Enteresan bir mütevazılıkla yetiştirdiler bizi, hiçbirimiz patron çocuğu olduğumuzu telaffuz etmedik. Dolayısıyla bunun havasını da atmadık" diyor.
Ve söz sırası kızlarda...
Zeynep Silahtaroğlu Baykal
"Tek hedefim iş kadını olmaktı"
- Aile şirketi içinde çalışmayı düşünmüş müydünüz?
- Ben hiç düşünmedim. Hedefim iş kadını olmaktı. Aile veya yabancı bir şirket, fark etmez, sadece iş kadın olmayı düşünüyordum. Kendi isteğimle mühendislik okudum. Mastırımı babamın da tavsiyesi ve benim de isteğim doğrultusunda pazarlama üzerine yaptım. Turizm içinde olmamıza rağmen hiçbirimiz turizm okumadık. İyi de oldu. Mühendislik alt yapısı, konuya daha zengin bir bakış ve perspektif getiriyor.
- İşe nasıl başladınız?
- Çömez olarak. Senelerce süren bir staj yaptık. Sigortadan muhasebeye, inşaata kadar her alanda çalıştım. Konuyu daha iyi anlamak için tercüme bile yaptım. Burhan Bey'in yanında sekreter gibi dolaştım. Uzun bir eğitim süreci geçirdim kısacası. Okulu bitirmekle işin başına geçmek çok farklı. Sabırla, meşakkatle devam ettireceğiniz başka bir öğretime başlıyorsunuz.
- Babanızın hangi yönünden şikayetçisiniz?
- Diyor ki artık emekli olacağım, siz çalışacaksınız. Ama sadece söylüyor. Bunun için çaba sarf ediyor da diyebiliriz ama haberdar olmadan da yaşayamıyor. Rutin bir iş planımız var mesela, hepimiz onu sürdürüyoruz. Ve her dakika ona haber vermiyoruz. Bu kez, "Niye benim hiçbir şeyden haberim yok," diye sitemde bulunuyor. Bir bulut gibi üzerimizde dolaşmak istiyor, her yere bizimle beraber gelmek niyetinde.
- Ham kariyer yaptınız hem de çocuk. Erken mi evlendiniz?
- Yok canım. 39 yaşında evlendim. Baktım ki sınırdayım, hemen doğurdum. 15 ayda 3 çocuk, biri tek, diğerleri ikiz. Ama şunu özellikle belirtmek isterim ki, cinsiyet ayrımını hiç yaşamadım ne çekirdek ailede, ne geniş ailede, ne de şirketimizde. Bunun için başta babama ve aileme çok teşekkür ederim. İnanılmaz şanslıyız bu konuda. Çok elit ve farklı bir şekilde yetiştiğimizi düşünüyorum Türkiye'de yaşananları gördükçe.
Yeşim Silahtaroğlu Esmer
"Hiçbir şey altın tepside sunulmadı"
- En küçük olarak bir de sizden dinleyelim babayla çalışmayı?
- Babayla çalışmak okuldan daha zor bir okul. Bizleri çok fazla zorluyor, kışkırtıyor, ateşin içine atıyor. Bizimle yarışıyor adeta. Yine de güzel bir süreç, insanı zenginleştiren bir şey. Hiçbir şey altın tepsiyle sunulmadı. İmkanlar var ama o imkanlarla kendi kimliğinizi oluşturuyorsunuz. Yoktan var etmiş bir baba var karşınızda. Beton dökerek ilk katmanı oluşturmuş. Biz şimdi ikinci katı çıkıyoruz. İlk kat sağlam olmasa çok fazla şey yapamazdık. Bizim çocuklarımız da üçüncü katı çıkacaklar.
- Onlar nasıl yetişiyor, siz onları nasıl yönlendireceksiniz?
- Bizim kendimizi geliştirmekle ilgili görevimiz vardı. Okulu bitirmek, işi öğrenmek ve doğru insan olmak. Çocuklarımız da bunları yapacak. Ama yeni nesil çok farklı. Kimse onlara özel davranmıyor ama çocuklarımız özel olduklarını hissettiriyor. "Buranın patronu var ya, o bizi çok seviyor" diyorlar mesela. Geçenlerde 6 yaşındaki kızım, "Buranın başkanı kim?" diye sordu. "1. başkan dede, 2. başkan anneanne, 3. başkan da teyzen, dayın ve ben" dedim. Teyzesi bir şey yapmasını istediğinde ise burun kıvırarak, "Ben öğrendim, sen 3. başkanmışsın" diyor. Yeğenim yemek yemesi için tatlı sert davranan garsona, "Ben müdür olunca seni buradan attıracağım" diyor ya da. Ama tabii biz onların burada çalışıp çalışmayacağına karışmayacağız. Seçim onların olacak.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.