Muhafazakarlıktan ne anlıyoruz?
Dünkü Yeni Asır'da bu konuyla ilgili bir haber ve değişik görüşler vardı. Özellikle çocuk yaştaki çocuklara tecavüz olaylarının artması üzerine, tecavüzcülerin asılması veya hadım edilmesine yönelik görüşler dile getirilmeye başlandı. Anneler, babalar öfkeli, kadınlar rahatsız. Hükümetin, yetkililerin önlem alması isteniyor. Diğer tarafta yeni başlayan bir dizinin tecavüz sahnesinin tıklanma rekoru kırdığı haberiyle reyting yakalanmaya çalışılıyor. Genç bir kızın tecavüze uğramasının ve tecavüzcüsüyle evlenmeye zorlanmasının yarattığı sorunları tartışmak ve bundan ders çıkarmak yerine, insanlar tecavüz sahnesine kitleniyor.
Eğer bir kadına tecavüz edilmesini seyretmek, insanların şehvet duygusunu artırıyorsa ne demek lazım bilemiyorum. Bu sahneden medet umanları da anlamakta zorluk çekiyorum.
Ama burası Türkiye. Burada her şey olur. Çünkü muhafazakar bir toplumuz. Aslında, esas üzerinde durulması gereken konu bu. Muhafazakarlıktan ne anlıyoruz? Muhafazakar olmak ne demek?
Doğru bildiğini söyleyememek, yanlış anlaşılacağı veya dışlanacağı için aklından geçenleri dile getirememek, başkasının istediği gibi davranmak, gerçekleri söylemekten korkmak, yalan söylemek, baskı altında yaşamak mı? Muhafazakarlık ile namus baş başa giden bir kavram genellikle. Ama namustan ne anlıyoruz? Bunu da tartışmamız gerekir?
NAMUS ANLAYIŞIMIZ
Namus deyince aklımıza hemen kadının cinselliği geliyor. İsteniyor ki kızlar, kadınlar evlenmeden önce cinsellikle tanışmasın ve kocalarından başkasıyla ilişkiye girmesin. Peki erkekler? Onlar her haltı yesin. Kiminle? Orası karışık. O yüzden kadınlar ikiye ayrılıyor. Bir kızın, kadının adı çıktıysa onun başına gelenler normal karşılanıyor. Bir kızın evden kaçması, tecavüze uğramasını haklı kılıyor. Tecavüzcüyü suçlamak yerine o kızı suçlamak herkesin işine geliyor. Kaçmasaydı, başını açmasaydı, mini etek giymeseydi, yolda yürürken kırıtmasaydı, göz süzmeseydi. Bahaneler çok. Böyle bahaneler bulunup, tecavüzcüler kayırılınca, onlar işi daha da çok azıtıyor. Göz süzmeyen, cinselliğinin farkında olmayan küçük kızlar bu ahlaksızlıktan nasibini alıyor ama toplum o anda galeyana gelip, öfke kusuyor ancak sonrası yine aynı tas aynı hamam.
SEVGİSİZ BİR TOPLUM
Toplumunun ahlak anlayışını anlamak için birkaç gün süreyle Müge Anlı'nın programını seyretmenizi öneririm.
Benim gözlemim insanlarımızın sevgisiz olduğu. Kimse kimseyi sevmiyor. Anne çocuklarını, çocuklar kardeşlerini, aileler birbirlerini, akrabalar akrabalarını, komşular komşularını. Herkeste adlarını koyamadıkları bir öfke, kin, nefret. İnsanlar birbirinin yüzene başka konuşuyorlar, arkalarından başka. Dedikodu had safhada. Yalan dolan cabası. Herkes mış gibi yapıyor. Evin içinde olanlar dehşet verici. Ama yaşananlar etrafa farklı yansıtılıyor. Herkes çok mutlu, ahlaklı, dürüst sanıyorsunuz. Kimse değil.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.