Önce bugünün öneminden bahsedelim. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1999 yılında, bugünü "Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü" ilan etti.
Neden 25 Kasım? Amaç, 25 Kasım 1960'ta Dominik Cumhuriyeti'nde diktatörlüğe karşı mücadele verirken öldürülen üç kız kardeşi anmaktı. Çünkü 1981 yılında, Latin Amerika ve Karayipler'deki kadın örgütleri 25 Kasım'ı "Kadına Karşı Şiddete Son Uluslararası Günü" ilan etmişti. BM de bu geleneğe sahip çıktı ve 25 Kasım'ın uluslararası düzeyde kadına yönelik şiddetle mücadele günü olmasını sağladı.
Bu çerçevede, her 25 Kasım'da tüm ülkelerde çeşitli etkinlikler düzenleniyor, kadına yönelik şiddet konusunun tartışılması, gündeme gelmesi sağlanıyor.
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan "Kadınlara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi" kadınlara yönelik şiddeti şöyle tarif ediyor:
İster kamusal isterse özel yaşamda meydana gelsin, kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı veya ıstırap veren veya verebilecek olan cinsiyete dayanan bir eylem veya bu tür eylemlerle tehdit etme, zorlama veya keyfi olarak özgürlükten yoksun bırakma. Bu tanıma son yıllarda, "kurbanı ekonomik ihtiyaçlardan yoksun bırakmak" da dahil edildi.
DURUM İÇLER ACISI
Kadınlara yönelik şiddet, kadınların ve kızların insan haklarının ihlalidir; maddi ve manevi bütünlük hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, ifade özgürlüğü, eğitim hakkı, çalışma hakkı gibi birçok hak ihlallerini de içine almaktadır. Türkiye'de kadına yönelik şiddetin boyutlarını anlamak için yapılan çalışmalara bakıldığında durumun boyutları daha iyi anlaşılabilir:
. Kadınların yüzde 25'i Fiziksel şiddete uğruyor.
. Şiddete uğrayan kadınların yüzde 75'i eşi tarafından şiddete uğruyor.
. Şiddete uğrayan erkeklerin yüzde 75'i aile dışından gelen şiddete uğruyor.
. Cinayet sonucu ölen kadınların yüzde 40-70 eşi tarafından öldürülüyor.
. Tecavüze uğrayanların yüzde 50 si 18 yaş altında ve bunlardan yüzde 10 erkek çocuk gerisi kız çocuğu.
. Cinsel saldırganların yüzde 75'i tanıdık biri.
. Ensest olaylarında faillerin yüzde 50'si öz baba ve sırasıyla amcalar enişteler, ağabeyler, dedeler ve dayılar.
. Acil yardım hattını arayan kadınlardan yüzde 57'si fiziksel şiddete, yüzde 46.9'u cinsel şiddete, yüzde 14.6'sı enseste ve yüzde 8.6'sı tecavüze maruz kalmıştır.
KOCA DAYAĞI
. 1995'te Ankara'daki gecekondularda yaşayan kadınlar arasında yapılan bir araştırma, kadınların yüzde 97'sinin kocalarının saldırısına uğradığını ortaya koyuyor.
. 1996'da orta ve yüksek gelir gruplarında yer alan ailelerle yapılan bir araştırmada, soruların başlangıcında kadınların yüzde 23'ü kocalarının kendilerine karşı şiddet kullandığını söylemiş, fakat belirli şiddet tipleriyle ilgili sorular sorulduğunda bu oran yüzde 71'e yükselmiş.
. Başka bir araştırma, kadınların yüzde 58'inin yalnızca kocalarından, nişanlılarından, erkek arkadaşlarından ve erkek kardeşlerinden değil, kadın akrabalar da dahil olmak üzere kocalarının ailesinden de aile içi şiddete maruz kaldığını gösteriyor.
Kısacası durum vahim. Medyaya yansıyan haberler bunu doğruluyor. Manşetimizi okudunuz. Önce kocadan, sonra oğuldan dayak. Peki, erkekler neden en yakınları olan kadınlara şiddet uyguluyor. Dayak söz konusu olduğunda karşımıza iki tip erkek çıkıyor.
İKİ TİP ERKEK
Biri eğitimsiz, işsiz, güçsüz erkek... Hayatın yükünü omuzlarında taşımaktan yorulmuş veya baş edememiş biri. Hani nasıl kadınlardan evin kadını olmasını bekliyorsak, erkekten de dışarıda çalışmasını ve eve para getirmesini bekliyoruz ya. Her erkek de maalesef bunun üstesinden gelemiyor. Ne iş yapacağını bilmiyor, bir sürü işe girip çıkıyor, uyum sağlayamıyor, her yenilgide daha da panikliyor. Paniklediğini de belli etmemesi lazım. Güçlü erkek imajına ters düşer. Çareyi içkiye, kumara, erkek arkadaşlara muhabbete sığınmakta buluyor. Ve giderek dibe batıyor. Battıkça bunun acısını karısından, çocuklarından çıkarmaya başlıyor. En çok da karısından... Güçsüzlüğünün alında ezilirken gücünü göstereceği tek yer ailesi ve karısı zira. Onları ezerken egosunu tatmin edebiliyor.
Diğer erkek tipi eğitimli, işi, gücü olan, her zaman kazanan biri... Diğerlerinin örnek aldığı, kıskandığı, yerinde olmak istediklerinden... Doğuştan şanslılar ver aralarında: en iyi okullarda okumuş, her istediğini elde etmiş, fazla uğraşmadan başarıya ve paraya ulaşmışlar. Bir de biraz mücadele ederek, hırslanarak, kafaya koyarak bu noktaya gelenler. Sanıyorsunuz ki burada işler yolunda. Ekonomik sıkıntı, başarısızlık gibi sorunlar olmadığı için adamlar güçlerini göstermeye gerek duymuyorlar. Ne gezer? Orada da devam ediyor güç gösterisi.
Gösteri yapılan kişi de kadın oluyor yine. Hem de kendi kadınları. Yani sevdikleri, birlikte oldukları, evlenmek istedikleri ve evlendikleri kadın... Nedense yetmiyor güçlerini, başarılarını toplum önünde kanıtlamış olmaları, bir de kadının üzerinde denemeye çalışıyorlar. Üstün olduklarını göstermeye ihtiyaç duyuyorlar.
Şiddeti önlemenin yolu kadını önemsemekten geçiyor. Öncelikle kadınların kendilerini önemsemesi ve en küçük bir şiddet olayını kanıksamaması.