Gençlik ve sağlık iksiri
Evet, bildiğimiz sirke. Turşu yapımında, salatada kullandığımız sirke.
Marie-France'a göre sirke, sağlığımızın dostu ve en değerli yardımcısı.
Daha önce şifalı bitkiler üzerine kitaplar yazmış olan sevgili komşum Niyazi Eröztürk de sirkenin öneminden bahsetmişti bana. "Her sabah bir çay kaşığı sirkeye bir damla bal damlatıp içersen, bağışıklık sistemini güçlendirirsin ve kış boyu hasta olmazsın" demişti.
Marie-France da sirkeyi evdeki doğal eczanemizin baş ürünlerinden biri olarak görüyor. Elimizin altındaki en basit ve ucuz ilaç olarak nitelendiriyor. Onun tavsiyesi ise, bir tatlı kaşığı elma sirkesi ve bir tatlı kaşığı balı, bir bardak ılık suyun içine karıştırarak içmek. Güne bu suyu içerek başlanacağı gibi yemeklerden yarım saat önce de içilebilir. Ev spreyinin içine katılacak birkaç damla sirkenin mikroplardan koruyacağını, gripli bir kişiden kendimizi korumak için mendilimize birkaç damla sirke damlatmanın yararlı olacağını söylüyor.
Gençlik ve sağlık iksiri sirke. Metabolizmayı dengeleyen bir özelliğe sahip. Yani yavaşsa hızlandırıyor, hızlıysa yavaşlatıyor. Tansiyonu da dengeliyor. Ama doğal olanı makbul. Yani en doğal yöntemle yapılmış olanı. Yaşayan bir ürün zira sirke. İçinde 30'a yakın mineral var ve enzimler var. Bu enzimler sirkenin içinde yaşamaya devam ediyor. Ne kadar eskiyse o kadar iyi. Yani diğer besinler gibi kaldıkça bozulmuyor, tam tersi dibinde oluşan tortu onun daha yararlı olmasını sağlıyor.
KÖKLÜ MARKA
Bu bilgileri, Türkiye'nin en eski ve köklü sirke markası olan Kemal Kükrer'in yönetim kurulu üyesi Sabri Gülel ve onların davetlisi olarak ülkemize gelen Marie-France Müller'in bizzat kendisinden öğrendim.
Sabri Gülel genç bir girişimci. Kemal Kükrer'in Antalya bayisiyken, firmayı satın alarak bugünlere getirmiş. "Sirkenin atası çünkü Kemal Kükrer" diyor. 1915 yılında evinin bodrum katında meşe ağacından özel olarak yapılmış iki adet fıçıyla başlamış üzüm sirkesi serüveni.
İlk sirkenin de muhtemelen meyve ve tahıl sularının kontrolsüz olarak alkol mayalanması sonucunda ortaya çıktığı düşünülüyor. Gerçek sirke olmasalar da, başta şarap olmak üzere, açık havaya maruz kalan tüm alkollü içecekler bir süre sonra sirkeleşir. Beğenmediğimiz bir şarap için, bu sirke tadında deriz. Ama dediğim gibi makbul ve değerli olan sirkenin doğal yöntemlerle elde edileni.
Sabri Gülel de kendilerinin doğal ve ağır mısır fermantasyonu yöntemi ile üzüm, elma ve diğer meyve sirkelerini üreten ilk ve tek marka olduklarını söylüyor.
Ar-Ge çalışmalarına önem vererek bundan 10 yıl önce bin 500 metrekarelik tek fabrika ile yılda 3 bin ton ürün üretirlerken, bugün toplam 28 bin metrekarelik 3 fabrikada 50 bin ton ürün ürettiklerini belirtiyor. Fabrikalarından biri İzmir Kemalpaşa'da.
Sabri Gülel'den sirke tüketimiyle ilgili ilginç bilgiler de öğreniyorum. Sirkenin en çok İç Anadolu'da ve Akdeniz'de tüketilmesi ve en çok da turşu yapımında kullanılması mesela. Ve yüzde 40'a yakın evde sirkenin hiç kullanılmaması. Ama sirkenin kullanımı çok yaygın değil. Gülel'in arzusu sofrada tüketilmesi. Özellikle salatada kullanılması.
GENÇLER SEVMİYOR
Genç neslin sirkenin tadını sevmediğini, sirke yerine limon kullandığını, bu nedenle farklı meyvelerin sirkesini yapmaya başladıklarını söylüyor. Ballı elma, nar, çeşnili sirke bunlardan bir kaçı. Nar ekşisi gibi yöresel lezzetleri ulusal lezzetlere dönüştürmek de misyonlarından biri. Bu amaçla, sirkenin yararını anlatan kitabı tüketicilere armağan ediyorlar. 1 milyon adet olarak basılan kitap, özel olarak hazırlanmış paketlerin içinde tüketiciye sunuluyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.