Kadınlar için söylenenler
Bir araştırma, inceleme ve şiir antolojisi kitabı. İçinde kadınlar için söylenmiş şiirler var. Ama bir şiir antolojisinden ziyade, üzerinde yaşadığımız topraklar üzerinde kadının konumunu anlatan bir kitap. Tarihsel süreç içinde kadına ne gözle bakıldığını anlatmak, onların duygu ve düşüncelerine yer vermek.
Kitabın hikayesi 90'lı yıllarda Ege Üniversitesi'nin düzenlediği "20. Yüzyılda Kadın İmajları" konulu seminerle başlıyor. Bu toplantıya "20. yüzyılın çeyreğinde Türkiye şiirinde kadın" başlıklı bir sunum hazırlayan Gülsüm Cengiz, araştırmaları derinleşince bunu kitap haline getirmeye karar vermiş. Amacı da insanlık tarihinin başından bu yana Ege'den Mezopotamya'ya, Karadeniz'den Akdeniz'e kadar yaşadığımız ve kültürel açıdan etkilediğimiz coğrafyada çeşitli evrimlerden geçmiş kadın yaşamlarına şiirli bir tanıklık sunmak olmuş.
SÜMERLER VE ANTİK ÇAĞ
Sümer, Asur ve Babil dönemiyle başlıyor kitap. Gılgamış Destanı'nda Gılgamış'ın söylediklerine baktığımızda tanrıça olsa bile kadının kötülüklerin kaynağı olarak görüldüğünü öğreniyoruz. "Yoo, hayır, evlenemem seninle, kocan olamam!/ Soğukta insanı ısıtmayan ocaksın sen/ Rüzgarı tutmayan derme çatma kapısın/ Savunucuların üstüne devrilen saray/ Altında yatanı boğan bir yorgan/ Götürenin üstünü kirleten zift/ Taşıyanın üstünle boşalan su tulumu/ Taş duvarı çatlatan kireç/ Çökerten koçbaşı bir dost ülkeyi/ Giyenin ayağını vuran çarık!"
Antik çağda Homeros'un İlyada'sına baktığımızda en güçlü kadın figürlerinden biri olarak karşımıza Odyssseus'un karısı Penelope çıkıyor. Ve köleci toplumda kadın-erkek ilişkisini gayet güzel özetler. Kocası savaşa gidince yıllar boyu eşini bekliyor. Kendisiyle evlenmek için baskı yapan taliplerini hiç bitmeyen bir kumaş dokuyarak oyalamaya çalışır. Bu da kocasına şu dizelerle aktarılır: "Karın büyük bir sabırla bekler seni evinde/ Gündüzleri ağlaya ağlaya tüketir kendini/ Bir geceler geçirir ki düşman başına..." Penelope kocasını beklerken, Odysseus birçok kadınla birlikte olur.
HALK EDEBİYATI
Dede Korkut destanlarında da erkekler yüceltilirken kadınlar aşağılanıyor, hatta bazı kadınların eşek soyundan geldiği bile söyleniyor. "Kız anadan görmeyince öğüt almaz/ Oğul babadan görmeyince sofra çekmez/ Oğul babanın yerine yetişenidir/ İki gözünün biridir." Soylu sınıftan olah han, hakan ya da bey kızları han eşi hatunlar görece olarak kadınlara göre daha özgür ve hak sahibi görünür.
Halk edebiyatında ise ninni, ağıt, yakım, türkü ve maniler kadınların yaşamlarını ve duygularını ele veriyor. Kadınlar dile getiremedikleri üzüntüyü, durumlarından şikayeti, övgü ya da yergilerini, sevgi veya ilgilerini, çocukları için tasarladıkları güzel yaşam isteklerini genellikle ninnilerle dile getirmişler. "Aktır oğlumun aklığı/ Öter dağların kekliği/ Görmesin çocuğum yokluğu/ Ninni yavrum ninni" veya "Dandini dandini dana gelsin/ Ayrılığı hana gelsin/ Bey babası et getirsin/ Uşağım yesin cana gelsin" veya "Ablası oya oyalar/ Anası cila cilalar/ Babası avrat kovalar/ Ninni yavrum ninni" veya "Dandini dandini danaylı/ Kapılarımız kalaylı/ Kızım konak gelini/ Oğlum olsun saraylı" gibi...
Kitap derya deniz gibi. İncelemeye devam...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.