Biri, ülkemizde ilk kez yüz nakli yapıldı. Şöyle yazmışım Ocak 2012'de yapılan ameliyat hakkında: "Bu öyle kolay kolay yapılan bir iş değil. Dünyadaki 13. vaka. Ama bu nakli gerçekleştiren doktorlar aynı gün bir kişiye de kol ve bacak nakli yaptılar. Daha bitmedi. Bu ekip aynı zamanda dünyada bir ilki de gerçekleştirdi; o da rahim nakli.
Bu ekibin başında Prof. Dr. Ömer Özkan var. Özkan, Antalya'da bulunan Akdeniz Üniversitesi Plastik ve Rekonstrüktif (Onarım amaçlı) Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim üyesi. Ekibinde 25 kişi var. Bu ekip mucizeler yaratıyor."
Gerisi de geldi biliyorsunuz. Kol ve bacak nakli yapılan hastaları kaybettik ama yüz nakilleri devam etti ve hepsi de son derece başarılı oldu.
"4+4+4" FORMÜLÜ
Bu köşede en çok ele aldığım konulardan biri, büyük tartışmalara yol açan ancak gerek öğretmen gerek veli, gerekse uzmanların tüm muhalefetine karşın kabul edilen "4+4+4" formülü.
Bütün gelişmiş ülkelerde 6-16 yaş arasındaki çocukların okula gitmesinin zorunlu olduğuna dikkat çekerek, "4+4+4" formülü getirilirse kesintisiz eğitimin sekteye uğraması söz konusu olacağını söyledik.
Özellikle kız çocuklarının evde kalıp ev işi yapması ve erken yaşta evlendirilmesini istemediğimiz gibi, erkek çocuklarının da meslek edindirme gerekçesiyle çocuk işçiler olmasına neden olacağına değindik ve 66 ayın okula başlamak için çok erken olduğuna. Eğitim konusunda, uzmanların görüşleri dikkate alınmadan yapılan her değişiklik, kayıp kuşakların oluşmasına neden oluyor. Umarım, yanılan biz oluruz...
Geçtiğimiz yıl ilk yüz naklinden, eğitimde "4+4+4" formülü, kürtaj tartışmaları ve kadına yönelik şiddete kadar birçok şey konuşuldu... |
Tartıştığımız bir başka konu ise "kürtaj". İster gündemi değiştirmek için olsun, ister bir nabız yoklama ama adınların kürtaj ve sezaryenle ilgili açılamaya tepkileri büyük oldu. Kadın örgütleri, kadınlar ve erkekler tek ses oldu ve "kadın bedeni" üzerinden siyaset yapılmasına karşı çıktı.
Kadın örgütlerinin ortak görüşü şu oldu: "Anne olmak da, anne olmamak da, istenmeyen gebelikte özgür karar vermek de kadının kendi verebileceği kararlardır."
Buna rağmen hükümet kanadı, tecavüz çocuğunun bile doğması gerektiğini dile getirerek, kadının duygularının hiçbir önem taşımadığının altını çizdiler. Yıllar önce Simone de Beauvoir'in yaptığı saptamanın ne kadar doğru olduğu çıktı ortaya. "Ana karnındaki ceninle ilgilenen toplum, doğduktan sonra çocuğun geleceğiyle ilgilenmez." Nitekim çocuklar tecavüze uğradı, şiddet gördü, sokaklara atıldı veya evden kaçtı vs...
Kadınlara yönelik şiddet ise hız kesmedi. Kadınlar en yakınları tarafından dövüldü ve öldürüldü. Kadının ne zaman, kaç tane ve nasıl doğuracağına karışan hükümet, kadın şiddetine kulaklarını tıkadı.
Daha iki gün önce kuzenleri tarafından tecavüz edilen genç kadın demeye dilim varmıyor, 15 yaşındaki genç kız, amcaları tarafından öldürüldü.