Kıskançlığın asaleti
Aralarında kıskançlık olup olmadığı sorusuna da "Bizim kıskançlığımızın bile bir asaleti vardı. Birbirimizin kuyusunu kazmak yerine daha iyi şarkılar işin koşuşturduk hep" yanıtını veriyor.
Kıskançlık, işimize geldiği zaman hoşumuza giden, gelmediği zaman da kötülediğimiz bir duygu. Aslında kıskançlık, başkasına duyulan ilgi ve sevgiyi istemek. Eşimizi, annemizi, kardeşimizi, arkadaşımızı niye kıskanırız?
Onların sevgi ve ilgilerini başkalarıyla paylaşmak istemediğimiz için. Sadece bizi ya da en çok bizi sevsinler isteriz.
KISKANÇLIK VE HASET
Nükhet Duru'nun sözünü ettiği duygu ise haset. Başkasında olanı elde etme arzusu diye nitelendirilen bir duygu, haset. İki duygu da doğru kullanıldığında insanı motive eden duygular. Çünkü insana özgüler ve de insanı geliştiren duygular. Uzmanlara göre kıskançlık aslında insanın gelişme mesajı.
Enerjimizi kıskandığımız kişiyi düşünmek yerine kendimize harcarsak, hem bizi baltalayan, engelleyen bağımlı ilişkimizden kurtulmuş hem de kendimizi geliştirmiş oluruz.
Yine uzmanlara göre, sorun insani duyguların bastırılması. O zaman yıkıcı sonuçlar ortaya çıkabiliyor. Bastırılan acı, depresyona sebep olabiliyor. Kızgınlık şiddete dönüşürken, özenme, kıskançlığı veya haseti yaratıyor.
Oysa yapacağımız şey duyguları kabul etmek, dile getirmek, yaşamak. Bunlar zayıflık değil. Ama işte biz daha küçükken, başta anne ve babalarımız olmak üzere büyüklerimiz bunu bastırmamız için adeta bizi zorluyorlar.
BİRLİKTE KAZANMAK
Bir kardeşimiz dünyaya geldiğinde onu kıskandığımızı söylememize veya bu duyguyu yaşamamıza bile izin vermiyorlar. Kıskandığımızı söylesek ayıplıyor, inkar etsek dalga geçiyorlar. Bu duyguyu zayıflık olarak algılamamıza sebebiyet veriyorlar yani.
Dolayısıyla biz de bastırmanın daha doğru olduğunu düşünerek büyüyoruz. Oysa rekabetin özü birlikte daha iyi olmaya çalışmak. Tıpkı Nükhet Duru ve Sezen Aksu'nun yaptığı gibi. Birbirlerinin kuyusunu kazmak yerine daha iyi şarkılar yapmak için uğraştılar. İkisini de ayrı ayrı sevdik. İkisini aynı kefeye koymadık. Yapmamız gereken, oyunu kazan/ kaybet üzerine değil kazan/ kazan üzerine kurmak. Birbirimizin kuyusunu kazdığımız zaman mutlaka birimiz kaybedecek ya da ikimiz birden.
İkimizin de kazanma olasılığı varken niye kaybedelim? Bunun yolu daha çok çalışmak, daha çok üretmek. Son sözü yine bir uzmana bırakayım. Psikolog Leyla Navaro, "Bırakın size fazla akıllı, fazla hırslı desinler. Hayatta kurban olmak yerine aktör olun. Kendi oyununuzu oynayın."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.