Cinayeti kaydeden koca
(Son zamanlarda kadınların başını kapamalarının yetmediği, vücutlarının şeklini bile göstermemeleri dile getirilmeye başlandı. Öyle ki dini dergilerde tesettürün "farzdan tarza dönüştüğü"ne dair dosyalar yer alıyor. Bu yazılarda Cumhurbaşkanı ve Başbakan eşinin giysileri de eleştiriliyor ve tesettürün içini boşalttıkları söyleniyor. Bu konuda kapsamlı bir yazı T24 internet sitesinde yayınlandı. Bizzat kadınlar kadınlara ayar vererek, "Dişiliğinizi, kendinizi görür kılmak yerine kişiliğinizle erkek egemen dünyada hak ettiğiniz saygın yeri alın." diyorlar. Kısa bir süre önce tesettürlü bir kadın yazar tesettürlü bir başka kadın gazeteciye ekranda, "Bir sopa verin de şunu döveyim!" demişti hatırlarsınız. Onlara göre vücut hatlarını ortaya çıkararak giyinen kadınlar başlarını örtseler de "Örtülü çıplak tesettürlüler!")
PARANOYAK VE KARANLIK KİŞİ
Bu parantezi kapatıp, yazının başında sözünü ettiğim genç kadına geleyim. Adı Deniz Binen. Muhtemelen düğün sırasında çekilmiş fotoğrafında gülümseyerek bakıyor obektiflere gazetelerde yer alan resminde. Bir süre sonra aynı yastığa baş koyacağı, aynı yatakta yatacağı ve çocuklar doğurarak bir aile kuracağını düşündüğü eşi tarafından öldürüleceğini bilmeden.
28 yaşındaki Deniz geçtiğimiz Nisan ayında öldürülüyor. Eşini öldürdüğünü itiraf eden Selam Binen'in yargılanması ise halen sürüyor. Ve geçtiğimiz günlerde basına yansıyan haberlerde cinayetin ayrıntıları yer aldı ve eminim okuyan herkesin kanı dondu.
Katil koca cinayeti kaydetmiş. Çünkü karısının kendisini aldattığını düşündüğü için evin her tarafına gizli kamera koymuş, bir şey çıkmayınca eşinin kameranın üstünü bezle örttüğünü düşünerek her yere kayıt cihazı da yerleştirmiş. Böyle paranoyak ve karanlık ruhlu bir kişi ile karşı karşıyayız.
Karısının kendisini aldattığını düşünmesinin nedeni de eşi tarafından çekilen fotoğrafta kızının göz retinasında karısının yanında bir erkeğin olduğunu sanması. Düşünebiliyor musunuz, nasıl hasta ruhlu (hasta dememek lazım aslında adli tıp uzmanı Şevki Sözen'in de vurguladığı gibi bunlar karanlık kişiler) insanların aramızda dolaştığını.
HAMİLE VE ANNE
Yerleştirdiği bütün kayıt cihazlarına rağmen eşinin kendisini aldattığına dair bir ipucu bulamamış. (Bulsa ne olacak. Öldürmesi mi gerekir.) Ama o bir kere buna inanmış ve her şeyden bir anlam çıkarmaya başlamış. Karısının müstehcen şarkılar mırıldanmasına buna yormuş mesela. Telefonda kısık sesle konuşmasını da. Bu sözlerin "birazdan bana gel" olduğuna inanmış. Eşinin sevişirken çamaşır makinesini çalıştırdığına böylece sesin duyulmasını engellediğini düşünmüş. Ve ortada bir delil olmadığı halde karısını "Söyle öldürmeyeyim" diye itirafa zorlamış. Zavallı kadın da, "Bana bu iftirayı atma!" demiş ölürken. "Ölmeye razıyım ama yalvarırım kızımı getir yanıma. Son bir kez göreyim" demiş. Ve altı aylık kızı kucağında 21 bıçak darbesi ile hayata veda etmiş. Öldüğünde hamile olduğunu da hatırlatayım. Altı aylık kızın da annesi can çekişirken sürekli ağladığını da.
Daha ben ne diyeyim bu duruma. Boşuna mı, "Kadına yönelik şiddet, bir kadın sorunu değil, erkek sorunudur" diyoruz. Bu erkek egemen sistem, sadece kadınların değil, erkeklerin de hayatını karartıyor, onların da kendilerini mahvetmelerine neden oluyor. Kadına uygulanan her baskı, her terör, her insanlık dışı davranış aslında erkeklerin zavallılığını gözler önüne seriyor.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.