Elde adam yok!
Manifestonun özeti şudur:
"Kimse seni dövemez. Sevdiğin adam hiç dövemez. Kocanın sana şiddet uygulaması kabul edilemez. Dolayısıyla sana şiddet uygulayan sevgili ya da kocayı hemen terk et. Bir tokat atmışsa bile onun yanından ayrıl. Unutma ki, birinci tokadın ardından ikincisi gelir. Hele ki birinci tokadı kabullenirsen, ikici tokadın gelmesine engel olamazsın."
Son olarak yeni bir bildiri yayınlamış Mor Çatı Kadın Sığınma Vakfı. Biraz daha genişletmiş sınırları. Tokat atması gerekmiyor bir erkekten uzaklaşmak için. Hal ve hareketleri de yeter onun ileride başınıza bela olacağını anlamak için.
ERKEK ÇOK AMA
Bunlar; aşırı kıskançlık ve bunu normal göre hali, hatasını kabul etmemesi, sorumluluk almaması, hep başkalarını suçlaması, cinsiyetçi bir tavı sergilemesi yeni erkeğin üstün olduğuna inanması vs, denetleyici/basıcı/kısıtlayıcı olması, istediği olmadığında küsmesi, dünyanın kendi etrafında dönmesini beklemesi falan...
Ahmet Hakan da "Eğer bunlar gerçekten de 'kadınlar için erkeklerden kaçış nedenleri' kabul edilecekse bu topraklarda elde kaç adam kalır?" diye sormuş.
Ben cevap vereyim: Sorun da tam bu işte. Bu topraklarda doğru dürüst adam sayısının çok az olması. Ortalık erkek diye geçinen ama adam olamayan erkeklerle dolu. O yüzden bu kadar kötülük, ahlaksızlık, şiddet, ölüm kol geziyor. Kadınlar dövülüyor, kadınlara tecavüz ediliyor, kadınlara hakaret ediliyor, kadınlara şiddet uygulanıyor, her türlü ayrımcılık yapılıyor ve bunlar normalmiş gibi kabul ediliyor ve hiç tepki verilmiyor.
ADAM YOK!
Psikolog Esin Acıman, "Erkek Doğmak ve Erkek olmak" kitabında, "Bütün erkek doğanların erkek olduğunu ama adam olamadıklarını, adam olmak için, erkeğin içindeki kadınla barışması gerektiğini" söyler.
Yani adam olmak için bir erkeğin:
1- İçindeki duyarlı erkekle, hassas ve duygusal erkekle barışabilmesi,
2- Kendisini sevgiye açabilmesi, sevgiden ve aşktan korkmaması,
3- Kadına saygı duyması, kadını sevmeyi, takdir etmeyi bilmesi, kadınla bir yaşamı paylaşmayı kabul etmesi gerekir.
Bu erkelerin yaptığı evlilikler, ilişkiler daha uzun soluklu, babalıkları daha sağlıklı, anne ve babaları, komşuları, arkadaşlarıyla ilişkileri daha dostça oluyor. Bu erkekler çevreleri tarafından bilge addedilen, sözü ağır tartan erkekler. Ve bu erkekler oldukça kırılgan. Onları güçlü yapan da bu kırılganlıklar.
Esin Acıman: "Dışta gördüğünüz gücün içte kabul edilen zayıflıklar olduğu psikolojik bir olgudur. Kırklı yaşlara gelince hayat anlamlaşıyor. Göğsümüzün ortası oyuluyor. Farkında olmak, kendimizi tanımak, bu oyuğu genişletiyor. Sevgi, acı ve kederlere yer açıyoruz. Bir erkek bunları yapabildiği zaman adam oluyor" diyor.
Dileğimiz bu erkeklerin sayısının artması.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.