• BUGÜNKÜ YENİ ASIR
  • Namaz Vakitleri
  • VavTv Canlı Yayın
SEDA KAYA GÜLER

Çemberin dışına çıkmak

Tüm yazıları
Giriş Tarihi: 06 Ocak 2014, 19:21
Dünkü yazımda da her zaman olduğu gibi dayanışmadan, özellikle kadın dayanışmasından söz ettim. Niye biliyor musunuz? Hafta sonu 100'e yakın genç kızla beraberdim ve Anadolu'nun çeşitli illerinden gelip İstanbul'da üniversitede okuyan genç kızlarla sohbet edince bu konunun ne kadar çok önemli olduğunu bir kez daha fark ettim. Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği bursiyeri olan bu genç kızlar her ayın ilk cumartesi günü derneğin merkezinde biraraya gelerek kahvaltı eşliğinde sohbet ediyorlar. Ve her ay önemli bir konuda bilgilendiriyorlar.
Benim katıldığım toplantının konusu kadın sağlığıydı. Ve bu bilgileri Tıp öğrencisi olan bursiyerler anlattılar. Jinekoloik muayenenin önemi, hiyen ve temizlik, meme ve rahim kanserini erken tanı için neler yapılabilir gibi pek çok konu konuşuldu. Genç kızların çoğu yurtlarda veya öğrenci evlerine kalıyorlar ve ailelerinden uzakta olmanın zorluklarını yaşıyorlar.

MUTLU KIZLAR

Ama mutlular. Çünkü hayallerinin peşinden koşuyorlar. En büyük arzuları olan üniversitede okumayı gerçekleştirdikleri için mutlular her şeyden önce. Yıllarca bunun için çaba göstermişler çünkü. Komşu teyzeler, akrabalar, halalar, yengeler, kuzenler, yeğenler onlara destek olacakken burun kıvırıp dudak bükmüşler. Ders çalışmaktan yorulup bitap düştüklerinde, "Kazanacaksın" diye moral vereceklerine, "Sen kim kazanmak kim!" diyerek moral bozmayı tercih etmişler. Hatta kazanamayacaklarına dair bahse girenler bile olmuş. Bu sözler genç kızları daha çok motive etmiş ama. Onlara inat, daha çok çalışıp kazanmışlar. İçlerinden biri Türkiye'nin en önemli üniversitelerinden birini kazanmış ama istediği bölümü değil başka bir bölümü. Bunun sevincini bile yaşayamamış. Dalga geçmiş akrabalar çünkü. "Bu muydu o çalışmanın karşılığı" diye. Oysa kendi istediği bölümden daha önemli bir bölüm. Günümüzde daha geçerli olan bir meslek dalı. Gözlerinden yaşlar akarak anlattı bunları.

ACI GERÇEKLER
Bir başkası yine yakın akrabalarından birinin "İstanbul'da okuyan kızların kötü yola düştüğünü" söyleyerek anne-babasının aklını çelmeye çalıştığını anlattı. Dizilerde izlediğimiz ve sevmediğimiz 'kötü' karakterler gibi. Fatmagül'ün yengesi Mukaddes gibi mesela. Sorsanız, doğruları söylediklerini belirtirler. İyi de hangi doğrular? Onların doğru bildiği, toplumun onlara dayattığı kurallardır. Nedenini asla sorgulamadan, niye, niçin diye sormadan kabul ettikleri kurallardır. Cesur olmadıklarından, yani çemberleri kırmaya güçleri yetmediğinden kabul ettikleri doğrulardır.
Boyun eğdikleri için öfkelidirler aslında. Bir şey yapamadıkları için, baştan karşı koyamadıkları için. Aslında onlara sunulan yaşam biçimini, seçenekleri istememişler, alıp başlarını gitmek, engelledikleri genç kızlar gibi okumak, dünyayı tanımak, başka hayatlar yaşamak. Ama yapamamışlar. Yapamadıkları için bunun yanlış, kötü bir seçim olduğuna inandırıyorlar kendilerini. Başkalarının da öyle düşündüğünü bildikleri için üzerlerine gidiyorlar.
Öfkelerini bu şekilde dile getiriyorlar. Esas hayal kırıklığı da cesur olanların haklı olduğunu görmekle yaşanıyor. O hayal kırıklığı ise kabul edilemiyor bir türlü işte.


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.