Acıda birleşmek
HOŞGÖRÜ
Anne ve babasının acını yüreğimizde hissetmek bu kadar zor mu? Milliyeti, dini, mezhebi, siyasi görüşü ne olursa olsun çocuklarımızı korumak zorundayız. "Yavrum çok küçüktü, kuzumun yaraları çok büyüktü" diye ağıt yakan anneyi anlamamak ve onu o halde gördüğümüzde ağlamamak mümkün mü?
Berkin'i kaybettik. Bir daha aramızda dolaşmayacak. Gezi olayları başladığından beri kaybettiğimiz diğer gençler gibi. Bu yaraları sarmaya çalışırken yeni acılar açmaya çalışıyoruz. Hastaneler yine biber gazı yüzünden nefes alamayanlar, ilaçlı sularla yaralananlar, gaz kapsülleri veya plastik mermilerle yaralananlarla doldu. Toma'nın veya Akreplerin ezdiği insanlar da eklendi bunlara.
Görüşlerimiz ne olursa olsun, hangi partiyi tutarsak tutalım ama acıda birleşelim. Başkalarının acısından kendimize pay çıkarmayalım. Onların acılarına saygı gösterelim. O acıyı paylaşmaya çalışanları hoş görelim. Bu acıyı kullanmaya çalışmayalım.
BİR ÇOCUK ÖLDÜ
Çünkü bir çocuk öldü. Kara kaşlı, anne-babasının kuzusu, umudu bir çocuk. Hayalleri, umutları olan bir çocuk öldü. Bir sabah evinden çıktı ve bir daha dönmedi. Babalar gününde bir Pazar kahvaltısı için ekmek almaya gitmişti. Annesi gitmek istemiş, sokaktaki olaylar nedeniyle zarar görür endişesi ile göndermemişti. Zarar gören kendisi oldu.
Velev ki ekmek almaya giderken göstericilere kendini yakın hissetti ve o da onlarla birlikte slogan attı. Aralarına karıştı. Bu, onun kafasına göz kapsülü atılmasına gerekçe olmaz. Olmamalı. Yaşı 14 olmasa da olmamalı.
Bir anda yere yığıldı Berkin. Ve komaya girdi. Çok direndi aslında. Yaşamak için büyük bir çaba sarf etti. 269 gün komada kaldıktan sonra da hayata veda etti. O artık hepimizin çocuğu. Onun acısının hepimizin kalbini sızlattığını düşünüyorum. Ailenin acısını paylaştığımızı da. Belki de Berkin'in bu dünyaya gelmesinin amacı giderek ayrışan toplumu acıda birleştirmek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.