Eğer kız olarak dünyaya geldiyseniz önce kendi ailenizde ayrımcılıkla karşılaşıyorsunuz. Hele ki ailede bir erkek kardeş varsa. Çünkü ailenin imkanları öncelikle erkek çocuklara harcanıyor. Hele ki bu kaynak azsa kız çocuk bundan hiç yararlanamıyor. İster Doğulu olsun ister Batılı. Memleketimizden kadın manzaraları böyle. İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler öğretim üyesi Serpil Çakır'ın "Erkek Kulübünde Siyaset/Kadın Parlamenterle Sözlü Tarih" adlı kitabında kadın milletvekilleri de
kız-erkek ayrımcılığı yapılan ailelerde büyümüşler. Bakın neler anlatıyorlar:
"Allahtan bir abim yoktu diyorum. Çünkü bizim buralarda bir ağabeye sahip olmamanın büyük avantajı var. Bir de erkeksi tavırlarım vardı. O tavırların da faydası oldu."
"Bizim ailemizde abime özel muamele vardı. Ben çok akıllıydım ama abim çok önemliydi. Örneğin yemeğin en iyi ve etli tarafını annem ona koyardı. Çok kızardım bu yüzden ve erkekleri hiç sevmezdim. Ben annem gibi olmayacağım dedim. Nitekim çocuklarıma ayrımcılık yapmadım. Oğlum kızımdan daha iyi yemek yapar. Su isteyeceksem oğlumdan isterim."
KIZA YATIRIM YAPILMIYOR
"Erkek kardeşimin dünyaya gelişiyle annem çok seviniyor. Kız problem olarak görülüyor. Sonra iki oğlan daha oldu. Onların bütün problemlerini ben çektim. Bir kız olarak neler çektiğimi anlatamam. Hala da çekiyorum."
"Dört kız kardeştik. Babam sağlıkçı olmasına rağmen oğlan çocuk doğurmadığı için ikinci bir kadınla evlendi. Bunu bir türlü çözemedim. Bir sağlıkçının çocuğun cinsiyetini kimin belirlediğini bilmesi gerekiyor. Ondan bir üç oğlu bir kızı oldu. Sonra annem de bir oğlan doğurdu. Dokuz kardeş olduk."
"Lisede iki kızdık. Kız meslek lisesi yeni açıldığı için kızların çoğu oraya gidiyordu. Kızlar düz liselere gönderilmiyor. Nasıl olsa evlenecek ne diye ona yatırım yapalım diye düşünülüyor. Eğer o yatırım paraya dönüşecekse el alem/damat niye yesin? Benim köydeki kız arkadaşlarımın hiçbiri okuyamadı. Bir tanesi çok zekiydi. Ortaokulu bitirmişti. Hatta babama yalvarmıştım bizde kalsın diye. Babam kabul etti ama kızın babası izin vermedi."
BAŞKA ŞEHİRDE OKUMAK ZOR
"İlk tercihim olan İ.T.Ü Kimya fakültesini kazandım. Ayrıca Tübitak bursu da aldım. Yurtdışına gitme olasılığım çok yüksekti. Aslında atom kimyası üzerine eğitim almayı düşünüyordum. İdealim buydu. Ama ailem göndermedi ortalık çok karışık diye. Sonraki yıl ailem Sadece Hacettepe'yi kazanırsan seni okuturuz dedi. Bu kez orayı yazdım ve kazandım. İlk üç yılda okul binisi oldum. Ailem Eskişehir'e taşınınca mecburen oraya yatay geçiş yaptım."
"Çok istesem de hakim olup başka bir şehre gitme olanağım yoktu. Ailem izin vermezdi buna. Tek çare avukat olacaktım. Öyle de yaptım. Stajımı yapıp avukatlık büromu açtım. Büro açan ilk kadın avukat oldum."
"Cinsiyetçilik ilk olarak aileden başlıyor ve her yerde devam ediyor. Başlarda doğal karşılıyor sorgulamıyorsun. Ben de okula gidiyordum abim de. Ama temizliği de yemeği de yapan bendim. Çünkü sen kadınsın. Yapmak zorundasın. Bunun gibi o kadar çok şey var ki. Farkına vardıkça sorguluyorsun. Farkına varmayanlar ise 'ben hiç sorun yaşamadım ki!'diyebiliyorlar."
Eh böyle ayrımcılık yaşamış ve yaşamaya devam eden kadınlarımızdan kadın sorunlarına daha duyarlı olmalarını beklemek hakkımız değil mi? Yoksa sorun yaşamalarına rağmen "ben hiç sorun yaşamadım" demeyi mi tercih ediyorlar?