Hep anneliği sorguluyoruz ve tartışıyoruz. Ya babalık? Toplumun babalığa bakışı, babalardan beklentisi nasıldır? Erkeklerimiz ne kadar iyi bir baba? Baba olmak hakkındaki düşünceleri, babalık sorumlulukları nedir?
Kızların babalarına yazdıkları mektuplara göz atarak bir fikre varabiliriz belki. Bakın ne yazıyor kocaman bir kadın olmasına rağmen baba sevgisi ve hasretiyle kendini küçük bir kız çocuğu gibi hisseden bir kadın:
"Canım babam. Düşünüyorum da kulağıma küpe olacak bir sözünüz gelmiyor aklıma. Bu kadar mı konuşmamış, konuşamamışız biz! Birbirimizin duygularını öğrenebildik mi? Nelerden hoşlandığımızı, neleri onaylamadığımızı konuşabildik mi? Aynı olaya kaç kere ağladık birbirimize sarılarak? Kaç kere başımı okşadınız ben ağlarken? Ya da ben kaç kere 'o benim babam!' diye gururlandım varlığınızı kimseden gizlemeye gerek duymadan? Sahi biz hiç kol kola girdik mi sizinle? Ben sevmeyi, sadakati, affetmeyi kocamdan öğrendim. Sevgili gibi sarmayı, baba gibi kucaklamayı, dost gibi dinlemeyi o gösterdi bana. Benim babaya ihtiyacım vardı. Neredeydiniz?"
Babalar ve kızlar
Bir mektup daha... Bu da bugünün annesi, dünün kız çocuğu bir başka kadından.
"Bu mektup eline geçse ne yapardın? Acaba içindeki hisleri anlar mıydın? İçin acır mıydı? Çocukların düştüğünde yaralarını temizleseydin, onları sen parka götürüp, etraftaki her türlü zararlardan sen korusaydın, okuldaki veli toplantılarında sen bulunsaydın, ceplerine harçlıklarını sen koyup, harçlıklarını çabuk bitirdiklerinde onlara kızsaydın, okul mezuniyetlerinde gözlerin dolsaydı ya da 'ne çabuk büyüdüler, nasıl da güzel oldular' deseydin, evimize arkadaşlarımız geldiğinde sen de evde olsaydın, ilk işe girdiğimizde bizi sınava sen götürseydin, sonra da dua edip kapıda bekleseydin, biz ilk aşklarımızı yaşayıp, sevinç veya üzüntüden ağlarken bize kızsaydın, kızlarının düğününde kollarını açıp oynayamayacak kadar buruk ama bir o kadar da gururlu olabilseydin, kızlarının hamile olduğu haberini aldığında yüreğinde hiç tatmadığın bir heyecan belirseydi, torunların dede desin diye zamanın geçmesini dileseydin... Daha o kadar çok şey var ki sana söylenecek. Bizi o kadar yarım bıraktığın için seni affetmiyorum. Kızgın değilim sadece kırgınım."
Sancılı ilişkiler
Bir başka mektup ise şöyle:
"Seni güzel anılarımızla hatırlamak için çabalıyorum. Tanıyanların saygıyla selamladığı, arkadaşlarının baş tacı ettiği, sohbetlerin neşesi, dertlilerin çaresi, yolunu kaybetmişlerin rehberi, görgüsü, kültürü ve bilgisiyle ayaklı ansiklopedi... Herkesin sevdiği, güvendiği, erdemli adam benim babam. Ne çok şey vardı herkes için yaptığın ve ne çok şey vardı benim için yapmadığın.
Hiç gitmeyecek gibi yaşadın sen de. Hep yanımda olacakmış gibi. O yüzden belki de hiç sarılmadın bana. O yüzden belki de kendini hayatını, ailemizi kim olduğumuz anlatmadın. Korktuğumda elimi tutmadın. Kalbimi kırdıklarında arkamda durmadın. Yazdıklarımı okumadın. Cesaretim kırıldığında yüreklendirmedin. Heveslendiğimde teşvik etmedin. Hata yaptığımda düzeltmem için yol göstermedin. Düştüğümde kaldırmadın. Bekledin. Erteledin. Annesini kaybetmiş o kız çocuğuna sevildiğini, sığınabileceğini, güvende olduğunu hissettirmedin. Belki de bu yüzden seninle tekrar konuşmak zor baba. Seni yokluğunda sevdim ben. Sana yokluğunda sığındım. Yokluğunda dayadım başımı omzuna. Yokluğunda ağladım yatıp kucağına. Ardında bıraktığın boşluktan yarattım seni. Çünkü sen yoktun aslında."
***
Bu ülkede çocuklar baba sevgisinden yoksun büyüyorlar. Babalarıyla ilişkiler sancılı. Biraz da babalığı tartışsak nasıl olur?
Not: Mektuplar, farlı sosyokültürel yapılardan gelen 100'e yakın kadının babaya mektuplarından oluşan "İmza: Kızın" adlı kitaptan...