Hayatı, rutin bir koşuşturmanın beylik sınırlarına hapsederek mi tüketiyoruz?
Hayatı kendimize yaşayalım artık... Mesleğimiz, işimiz, arkadaşlarımız, dostlarımız hatta eşimiz ve çocuklarımız, hepsi ayrı ayrı özel anlamlarıyla hayatımızda yer alırlar... Ancak, hiçbiri hayatımızın tümü değil. Kendimiz değil... Onlarla yaşamı ayrı ayrı yaşarken paylaşırken, yaşamın tümü kendimiz olduğunu hiç unutmadan yaşamalı...
"Yaşamak değil/ Beni bu telaş öldürecek "dediği gibi şairin, o telaşla hep gözümüz saatte söyleşiyoruz, hep yoğunuz hep bir toplantımız var.., Yarışır gibi çalışan, sürekli yetişilecek bir yerleri olan, hep arıyor, hep aranıyoruz...
İnsan yaşamalı, hissetmeli, düşünmeli kelebeğin renk cümbüşünde, gülün kokusunda, bulutun hafifliğinde... İnadına her adımda, her nefeste yenilip derinleşen varoluşlarla dolu dolu yaşamalı hayatı...Usta Nazım'ın dediği gibi "yani bütün işin gücün yaşamak olacak" Bir sonraki günün telaşı, bir önceki günün terine bulaştığında, başkalarının hayatı, bizimkini aşıyor. Kör karanlıkta çalar saat sesi yerine, kuşluk vakti kızarmış ekmek kokusu veya yavuklu busesi ile uyanma düşlerini hep ertelemiyor muyuz?
20'li yaşlardayken 30'lara kurduk saatin alarmını, 30'larımızda 40'lara belki de 50'lere...
Herkes kendi kişisel başarı öyküsünün peşinde. Herkes daha adil, daha vicdanlı daha temiz bir dünyanın düşünü kurmalıdır. Başkalarıyla da bir arada olmanın paylaşmanın ne kadar zenginleştirici bir şey olduğunu bilmelidir.
Şimdi bu duyguların esamesi okunmuyor. Duygusal anlamda, dayanışma anlamında birbirimizin yaralarına bakma konusunda yoksullaştık.
PAYLAŞMALI, KAYNAŞMALI
Yoksa hayatı sonsuz, fırsatları sayısız sanıp kendimizi hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız bir başkasına, bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu?
Karşımıza zamansız çıkmış insanları yolumuzun dışına sürerken bir gün geri dönüp onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize, tersine çoğu kez zalimdir, her zaman aynı fırsatları sunmaz, toyluk zamanlarını ödetir.
Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitilmeden yıprattığımız dostlukların, savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün.
Bayramlar bu günler için önemlidir. Bayramlarda da paylaşmalı, kaynaşmalı, kardeşçe sevgiyi yaşamalı, hissetmeli yaşama sevincini, hep birlikte...
Nefes almak bayramdır mesela; günün birinde soluksuz kalınca anlar insan...
Görmenin nasıl bir bayram olduğunu karanlık öğretir; sevmeninkini yalnızlık...
Bayramdır, elden ayaktan düşmemek, zihinden önce bedeni kaybetmemek, kurda kuşa yem olmayıp "Çok şükür bugünü de gördük" diyebilmek...
Sevdiklerinle geçen her gün bayramdır.
Küsken barışmak, ayrıyken kavuşmak, suskunken konuşmak bayramdır.
Her günüz bayram güzelliğinde olsun...