Halil Fincan

SAAT, DEFTER, ELDİVEN

Üç nesneden, üç meseleden, üç nesnenin üç meseleye tesirinden bahsedeceğim. İlki saat. Yani Cihat Arslan'ın saati. Antalya maçının sonunda takımına kızıp büyük bir gayretle kolundaki saati çıkarıp yere vurdu. Gergin bir anda eli saati buldu. Arslan, bir roman karakteri olsa "Bu hareketi ile zamanın daraldığına vurgu yapıyor" denilebilir ki öyle de aslında. 6 haftalık sessizliğe karşı bir isyan belki de. Çünkü maç öncesinde Başakşehir'in kazandığı haberi gelmiş.
Onlar kazanmışsa kendileri de kazanmalı.
Ve tam da bunu yapabilecekken yine olmuyor. O da saatini çıkarıp yere vuruyor. Ve öyle hassas bir hoca ki maç sonunda bunun için de özür diliyor. Saatten, zamandan ve romandan bahsetmişken bakın bu hususta Balzac ne diyor. "Zaman öldürmek en pahalı harcamadır." Sanki bu sözle vaziyet daha bir anlaşılıyor.
Diğer nesne defter. Pereira'nın defteri. Her maç doğruyu da yanlışı da not ediyor. Ancak bazen üç yanlış bir galibiyeti götürüyor.
Nani'yi kesmesi, forvet konusunda bir türlü karar verememesi, Caner dururken Hasan Ali'yi seçmesi Osmanlı maçı adına yanlış hanesine yazılabilir. Bir takımın sahasında yenilmezlik serisi, hatta ve hatta 5 maç gol yememesi artı gözükse de kazanamadığın zaman tersi bir reaksiyona sebebiyet verebilir.
Sürekli deneyen Pereira'nın daha baştan çift forveti düşünmemesi de tartışılabilir. O not defterinde bu da var mı ki acep? "Söz kulağa, yazı uzağa gider" diye bir söz var. Anlaşılan Pereira'nın yazısı yanıbaşına bile ulaşamıyor.
Üçüncü nesne eldiven. Muslera'nın eldiveni. Futbolda mazi unutulmaz elbet. Fakat bugün de mazi olacak günün birinde. Sizce Muslera kalecilik yeteneklerini kaybetmiş olabilir mi? Sizce Muslera'nın eldivenleri eline artık bol mu geliyor da böyle oluyor? Peki sizce bir takım geçen yıl şampiyon olurken ve koca sezonu 35 gol yiyerek tamamlarken bu sene 27. haftada nasıl 40 gol yiyebilir? İlk iki sorunun yanıtı bana göre "Hayır" Üçüncü sorunun yanıtı ise uzar gider. Ve belki de yaşananlarda en az Muslera'nın kabahati var. G.Saray'ın maçlarına bakarken "Bu gol de yenir mi?" demekten çok "O topa nasıl vurdurursun?" veya "Bu adam nasıl bu kadar boş kalır?" diyesi geliyor insanın.
Çünkü kalecilik de yapmış olan ünlü yazar Albert Camus'un tespiti de hayati bu konuda. Camus, "Hayatta ne öğrendiysem futbol öğrendim; çünkü top hiçbir zaman beklediğim köşeden gelmedi" diyor. Muslera'nın G.Saray'da bu sezon öğrendiği de bu. Hiç hesap etmediği yerden geliyor goller.
Ve o zamanda görevini yapamıyor o sihirli sandığınız eldivenler.
İyi haftalar.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.