G.Saray savunması, savunma anlayışı neye göre belirleniyor merak ediyorum.
Sanki küçük kağıtlara defansta oynayan isimleri yazıp torbaya atılarak çekilmiş gibi. "Bu maçta da Cavanda sağ bek oynasın. Hatta maç içinde defansın göbeğine geçip, Semih ile sürekli yer değişsin.
Onlar değişedursun Muslera da kim gerçekten önünde bilmeye çalışsın. Linnes mi? O da sol önde oynasın. Ancak rakip kanatlardan gelirken kimse golcülerini tutmasın.
Bir de üstüne çizgi savunma yapsın.
Hücum kısmı da maçın gidişatına bırakılsın?
Bam güm, dan dun ileri vurulsun.
Sneijder, Bruma, Podolski üçlüsü topu alırsa, alır da rakibine peşine takarsa, takar da kaleyi bulursa bir şekilde gol olur."
Castillo'yu görmediler
İlk şut 20'deydi. Sneijder vurdu, kaleyi bulmadı. Kaleyi bulan ilk şut 23'teydi.
Onda Trabzon'un golü geldi. Ama ne gol. Güzelliğine değil ilginçliğinedir lafım.
Arkada Castillo, yapayalnız. Adam gezinip duruyor. Bir Allahın kulu da "Bu adam orada ne geziyor?" diye sormuyor. Gelişine vuruyor, N'Doye tamamlıyor. Ve gol.
Bu gol G.Saray'ı kendine getirir sananlar yanılıyor. Çünkü çizgi savunma sürüyor.
İp gibi dizilmişler. Trabzon savunması çoğunluk çizginin ardına taşıyor. Bazen ofsayt çalıyor bazen de top direkten dönüyor.
"Çizgi" film
İkinci yarı aynı "Çizgi" film sürüyor. Dört dakika geçiyor ki Yusuf Yazıcı, tabelaya adını yazıyor. Sonrası mı? Bam güm, dan dun. Ne zaman ki Trabzon 10 kişi kalıyor, oyunun kontrolü G.Saray'a geçiyor. Kontrol dediysem, öyle aman aman bir üstünlük değil. Sonuç elbette kaçınılmaz oluyor.
Ve Trabzon. Tribünler uzun zamandan bu yana ilk kez bu kadar coşkuluydu. Yanal'ın ekibi bu coşkuya beklenen karşılığı verdi.
O tuhaf ilk yarı olmasa şampiyonluğun en güçlü adayı olabilirlerdi. Kadroyu bozmazlarsa seneye bu hedefe tutunabilirler.