Türk Dil Kurumu'nun internet sitesinde "Seyirci" kelimesinin sözlük anlamı olarak şu ifade yer alır: "İzlemek, eğlenmek için bakan kimse, izleyici." Bir futbol müsabakasında taraftara verilen tribün cezası ile ilgili olarak ise "Seyircisiz maç" tabiri kullanılır. Yani bu durum özetle eğlenmek için sahaya bakanların olmayacağı anlamına gelir. Adı üstünde içinde "eğlenmek" geçen bir açılımı tuhaf girişimlerle dönüştürüp takımı seyircisiz bırakmanın en büyük ceza sayılması işte bu yüzden. Seyretmeyi bile bilemiyorsak bu işin içinden nasıl çıkarız? Bu hafta üç maçı yakından takip ettim. Biri Göztepe-F.Bahçe diğeri Beşiktaş-Antalyaspor maçı, öteki Yeni Malatyaspor-Osmanlıspor.
Üçü de seyircisizdi. Daha ligin başında, yeni sezonun ilk haftasında, özlem ve merak birbirine karışmışken üç maçta da tribünler boş kaldı. Ve bu cezayı sadece takımlar değil o takımları destekleyen hiçbir günahı olmayan diğerleri de aldı. Bu takımlardan biri geçen sezonun şampiyonu, diğer ikisi geçen sezonun 1. Lig şampiyonları.
Gelinen nokta vahim.
Yıllardır sonu gelmeyen hatalar zinciri. Haftaya Atiker Konya-Gençlerbirliği, bir sonraki hafta Göztepe-Trabzonspor maçı da seyircisiz üstelik.
BAŞKAN SEPİL HAKLI
Göztepe Başkanı Mehmet Sepil, F.Bahçe maçı sonrası boş tribünlere bakıp şöyle dedi: "Ben sadece Süper Lig'e geldik diye tat aldım, onun dışında taraftarım yanımda olmadığında bu işin tadı yok. Futbolda bunun değişmesi gerekiyor.
Dünyada seyircisiz maçın oynandığı başka bir ülke var mı?
Bunlar değişmeli." Başkan elbette ki haklı ancak bunun için taraftar profilleri de değişmeli. Çünkü değişmedikçe ve bu anlayış devam ettikçe seyircisizsiniz.
Ve hal böyleyken taraftarın yokluğunda tribünlerdeki tek seyirci sizsiniz. Ölmeye değil de takımlarını görmeye giden, dövmeye değil de takımının son durumunu bilmeye giden, seyirciliğin yanında destekleyici olan, günü kurtarıp geleceği riske atmayan bir anlayış lazım. Bunun için de başta yöneticiler olmak üzere, teknik adamından futbolcusuna kadar büyük iş düşüyor. Çünkü taraftar bir takımın yarısıdır. Hatta bazen daha fazlasıdır. Arjantinli yıldız Lisandro Lopez bir vakit Beşiktaş tribünleri ile ilgili Record gazetesine şu yorumu yapar.
"Ben, ülkem de dahil, Güney Amerika'nın tüm önemli statlarında futbol oynadım. Ama Porto'nun Beşiktaş ile İnönü'de oynadığı karşılaşmayı asla unutamam. Stadın bir an üzerimize geldiğini hissettik. Beşiktaş'ı sahada oynatan sanki seyirciydi. İnanılmaz anlar yaşadım. Bunu söylerken bile tüylerim diken diken oluyor." Futbol taraftarla yeşil sahanın bütünleştiği eşsiz bir oyun iken boş koltukları seyirci yapmak kadar anlamsız bir mesele var mı? Çünkü asıl seyirci, sizsiniz...
Ve aksi taktirde bu yanlışlar sürdükçe seyircisizsiniz.