Helal be!
Artık yaşlandığı ve bu yüzden enerjisinin azaldığını... Son yaptığı 'Gençleştirme' hamlesinin, çok keskin ve erken olduğunu...
Ve hatta; aldığı bu radikal kararları 'Ben yaptım, oldu!' mantığıyla yürütmesi yüzünden, büyük bir kısım medya mensubunun ağızına pelesenk oldu Romen!
Ha! Nedense hiç bir zaman ısınamadım ve bitim kadar sevmem Lucescu'yu ancak aldığı kararın birazı, doğruydu bence... 'Birazı!' derken; takımın yaş ortalamasının düşürülmesi kaçınılmazdı, buna hemfikirim... Katılmadığım taraflara gelince; yaşlı olarak görünenleri ve gözden çıkarılanlara ilişkin hamleler, sindire sindire elenmeliydi ki yeni nesil, Milli Takım jargonunu, sindire sindire öğrene bilmeliydi. Çünkü, Topal'ın yarım kilo, Oğuzhan'nın ikiyüz elli gram katkılarıyla, fazla birşey öğrenemiyecekleri veya öğrenmede gecikeceklerini söylemek için 'Ulema!' olmaya, sanırım gerek yok. Rusya karşılaşmasında da gördük, yapılan iş ortadaydı, 'Çaylak!' görünümündeydik yani...
SABIR GÖSTERMELİYİZ
Şu maç için Romen, geçen maçtan farklı bir takımı izleyeceğimizi söyledi, uzatılan mikrofonlara...
Bunu duyunca, önce gülmüştüm. Fakat; oyun başladığı ve topa sahip olma oranlarında, yüzde yetmişleri yakaladığımız ve sağlı sollu ataklarla İsveç'i bunalttığımızı görünce, ne yalan söyleyeyim, o anlar, Thelin'den gelen kalemizde golü görsem bile, müthiş bir hoşluk vardı içimde... İkmale kaldıkları Rusya maçından sonra, Barış Manço'nun, 'Adam Olacak Çocuklar' sınıfını geçme aşamasını gösterdiler bence... Dün akşam Larson, hemen ardından Hakan'ın mükemmel golü ve Emre ile gelen beraberlik, arkasından yine Emre'den galibiyeti pekiştiren skor, ne umrumda... Müthiş istekli, inanılmaz mesafe kaydeden ve topa sahip olan, dahası, 'Kaybetmeme!' arzusuyla yanıp-tutuşan bu aslanlara sabretmeliyiz...
Doğru yolda olduğuna inanmak istediğim, Romen'e de... İsveç'e 'Kabir Azabı!' çektiren bu çocuklar, bizlere sabır etmeyi öğrettiler ya, helal-hoş olsun...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.