Zaman zaman karşılaşırız...
Hani bazen denk gelir, yolda tek başına yürüyen birinin kendi kendine konuştuğuna şahit oluruz. Beşiktaş takım tertibini alt yazılardan okuyunca, 'Rotasyon fikrine saygı duyayım ancak, Gökhan Töre ile Lens'i oynatmakla insan, kanatlarını kendi kendine, nasıl kırar?' dediğimi... Ardından 'Bu meretten ya ben anlamıyorum, ya Şenol Hoca!' diye mırıldandığımı fark ettim, bir müddet sonra!
Töre iyi başladı
Bunları söylerken Töre'nin, yeşil sahalara dönmesine en çok sevinenlerin başındaydım ha! Nitekim bu kardeş, oyuna en iyi başlayanların arasındaydı Beşiktaş'ta... Sarpbors'un organize bir takım olduğu ve kapanacağı düşüncelerine, dakikalar ilerledikçe katılmak, ne mümkün!
Havadan karadan, 'Berlin Duvarı' gibi bir savunması... Orta alanda, müthiş direnç ve ileride 'Ağaçkakan!' misali hücumları...
Hücumlar iyi değildi
Dahası; Kartallar'ın tek tehlikesine karşın, beş ciddi şutlarını görünce, çetin cevizle karşı karşıya olduklarını ve ikinci yarıya uygun değişiklerle başlayacağını düşünüyordum Şenol Hoca'nın...
Beşiktaş'ın, dün akşama ilişkin ortaya koyduğu oyuna, verdiği mücadeleye, asla sözüm olamaz.
Çok çok iyi başladılar, çok çabuk oynadılar ama, birbirleriyle sürekli oynamayan üç forvetle başladığından dolayı hücumlar, ilk yarı mum gibi eriyiverdi, rakip kalede...
Şapka çıkarttım
İkinci yarı, son golü yapıştıran Lens konusundaki ısrarına, şapka çıkarttım... Hoca'ya sormalı... Babel değişikliğiyle golü bulup takım fişekleniyor ve Roco ile ikinci golü buluyorsan eğer, klasik, niye Quaresma'n, Tolgay'lan başlamıyorsun?
Niye, tribündeki taraftarların yüreğini ağzına getiriyorsun? Niye, niye?
Son saniyede yenilen gol, kesin kaldı kursağında fakat, çok önemli değil. Yalnız, dün gecenin sonrasında, karşısına dikilip, 'Niye kendi hayatını zorlaştırıyorsun? diyebilme olanağım olsaydı keşke!