Hele hele ülkem, böylesi zor zamanları geçerken, Hıncal Ağbi'nin (Uluç) yazdığı 'Milli Marş' meselesi geldi aklıma... Şöyle demeliyim; Ülkeme ilişkin tacizlere karşı en milliyetçi gözüken Fatih Terim'in sözde askerleri, tam takım 'lejyon' ile dizilmişti sahada! Abdullah kanadında ise, üç 'Türk!' oyuncunun, İstiklal Marşımızı okumasına, sevinmeli miydim, yoksa üzülmeli mi? Baktım ki kadroda, yine Lens, yine Lens!
On yedi yılı aşkın faal futbol yaşantıma ve futbol yazarlığımı da katarsam ben garip, İlk yarı boyunca hiç bir işe yaramayan o Lens'e, nasıl görev verdiğini sormak isterim, Bay Abdullah Avcı'ya (!) Lejyon Askerleri (Galatasaray oluyor), büzüldükçe büzüldüler, ilk dakikalarda...
Şöyle: Kaleci Muslera, en az dört kez uzanmak zorunda kaldı, Vodafone'nin o çimlerine... Fazla heyecan yaratıcı pozisyonlar olmamasına karşın bu olay, yine de mayasını kabarttı Beşiktaş'ın... Sonrası; kör dövüşü misali, ne tat, ne tuz alamadık, ilk yarı boyunca...
Bu aralar, ezberlediğim iki isim var, Biri Babel, diğeri Beşiktaş'tan Caner... Biraz olsun da, Nagatomo... Nerede diğerleri? Mesela; seyircisine küfreden, ukalalığı had safhada olan ve İmparator'un sahip çıktığı 'Belhanda!' denilen ukala, neredeydi koca ilk yarı?
UMUT NAYİR CAN VERDİ
İkinci perdenin başlangıcında da, ağzımızın pek tadı olmayacağını düşünüyordum doğrusu...
Ancak, önce Diaby, hemen ardından Umut'un yüzde yüzlük pozisyonları, değiştirdi kafamı... Haftalardır görev verilmeyen bir Kalkavan'ın, düdük çalması konuşuluyordu, futbolun konuşulduğu her ortamda... Babel'e gösterdiği yanlış karta kadar, herhangi bir fahiş hatası olmadı bana göre... Dakika, altmış beş... Gebereceğim nerdeyse! Ayakkabılarını bile bağlatmayacağım Lens, Ljajic'le değişimi, golü getirdi işte... Fatih Terim'in lejyonları, asla keyif almadığım bir derbide, gömüldüler Vodafone'ye, dün akşam(!) Yani; kaybetti paralı askerler!... Döneyim; Kartallar kanadında golün adı 'Umut! olurken, Beşiktaş'ın da ligdeki umudu oldu, Abdullah Hoca'nın, mecburiyetten oynattığı bu çocuk...