Yürrüyün be aslanlar
Birkaç gün önce, Portakallar'ın karşısına çıkarken de, fazla ümitli değildim doğrusu... Mini minnacık coğrafyalarına rağmen, yıllar yılı dünya futbolunda 'racon!' kesen bu kardeşleri dört golle uğurlayınca, mayam da kabarmadı değildi ha!
Ertesi gün, Haaland'lı, Sörloth'lu Norveç'i düşünmeye başladım, inceden inceye.. Çünkü Norveç ile Hollanda arasında kıyaslama yaptığımda, farklar epey çoktu. Mesela; Norveçli'ler kanatları çok önemsiyor ve sürekli topları buralardan taşıyarak, hücumlar geliştiriyorlardı.
Hollanda karşısında öne geçtikten sonra gördük ki en büyük zaafımız, kenardan getirilen toplar ve o ortalardı, o akşam...
Başlama düdüğü öttüğünde, böylesi kuruntularım içimi, kemir kemir kemirirken! Sörloth ile Haarland gibi 'bela!' oyunculardan gözümü kaçırmazken, Yusuf'un soldan taşıdığı ve ortaladığı top, Ozan Tufan'ın ayağından gole dönüşüverdi aniden... Erken gelen bu golle keyiflendim keyiflenmesine de, Milli Takım'mız, bu durumlarda gayri ihtiyari geriye çekilmek gibi kötü alışkanlığı geldi aklıma...
Ne yalan, tedirgindim, hem de pek çok!
Ender geliştirdiğimiz, akıl dolu ataklar var bu ara... Nitekim kazandığımız korner, Yusuf'un asistliği ve Çağlar'ın kafasıyla, ikinci golümüzü yazmaz mı, o ışıklı tabela? Değmeyin keyfime....
İkinci yarıda, dakikalar ilerledikçe bir 'Aslan' oluyorduk, zaman zaman da bir 'Kedi!' Kalemizde bir gol görürmüyüz korkusuyla, yüreğimiz ağzımızda maçı izlerken, Hakan Çalhanoğlu'nun pasını, Ozan'ın şöyle bir düzeltip, iç-üst vuruşla sol köşeye yapıştırması, buz gibi sular döktü yüreklerimizin üstüne...
Ammmann! Bu saatten sonra, ne konuşayım ki? Dört gün içinde 'Hollanda' gibi bir futbol filini yıktıkyt Olimpiyat'ta... Dün akşam, 'Norveç' gibi bir aslanı boğduk Malaga'da... Ve bu aslan yürekli çocuklar, artık bu yakaladıkları koltuğu, ne kuşa, ne kargaya, ne de bırakırlar tavşana!
Yürrüyün be aslanlar...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.