Göğüslerinde taşıdıkları armalarla, bir benzetme yaparak girersem söze, 'Kartal' olanı, tee konmuş ligin tepelerine. 'Horoz' olanı, biçare düşmüş ligin çöplüğüne. Üstelik de, cep delik, cepken delik olduğundan, yukarılara tırmanmakta, patinaj üstüne patinaj çekmekte durmadan... Güçlü Kartal, kendi coğrafyasında kesin, nefes bile aldırmayacaktı Horoz'a! Başlangıçta ilk kafa kaldıran, yani ilk korneri kullanan ve Rodallega ile ilk şutu kullanan Horoz olsa da, ilk pençesini indirdi Larin'le.
Şimdi; Fabl' yazmayı bırakarak, döneyim futbolun gerçeğine. Sergen Hoca, kadro zenginliğinin yanı sıra, kimi nerede, ne zaman kullanacağı konusunda uzman ki, uz-man... Borç batağına düşmüş şirketin başına geçerek, ayakta kalmasını sağlayan bir CEO, bana göre... İşte, sakat şüphesiyle alınan ve o gole imza atan bir Aboubakar...
İşte; gönderileceği tartışma konusu olan, gol atmaktan yorulmayan bir Larin...
Ve işte; gözden çıkarılacaklar listesinin başını çeken bir Ljajic'in gollerini gördük.
HAYATIN GERÇEGİ BU
Her iki takımın ikinci yarı performansları için, pek meraktaydım doğrusu...
İlki; Beşiktaşlı futbolcular, ilk bölümdeki 'gol' açlıklarını devam ettirecekler miydi?
İkincisi; Denizlisporlu futbolcular, soyunma odasında alacakları müthiş bir gazla, daha bi saldırgan olabilecekler miydi? Görüntüde, fazla hücumu önemsemeden, skoru tehlikeye sokmamak mentalitesinde olan bir Beşiktaş'ı izlerken, mağlubiyeti kabullenmiş ama fark yememeye uğraşan bir Denizlispor'un inatla direnmesini de boşa koymamak lazım. Neticede... Yöremin, yılların takımının kaybetmesine, üzüldüm elbette... Ancak, hayatın gerçeği işte... İşini iyi yapan... Kafasını iyi kullanan... Parasını akıllı harcayan ve bu yetenekleri sayesinde 'Güçlü' olan, Sergen Yalçın gibi hocalar, her zaman kazanıyor, her daim kazanacaklar da, bu alemde...