Emanet kelimesinin içerdiği anlamın çok geniş bir kapsamı vardır.
Kendi vücudumuzdan tutun, mal, mülk, eş, evlat, yaşadığımız çevre, vatan, hatta bu dünya bile biz insanlara Allah'ın (c.c.) bir emanetidir. Bizler bu dünyada gelip geçici olan fani varlıklarız.
Er ya da geç mutlaka ölüm gelip bizi bulacaktır. Yer ve göklerdeki her şeyin sahibi olan Allah (c.c.) ise Baki'dir.
Bizlere bu emanetler, kendisine kulluk görevlerimizi tam anlamıyla yerine getirip ebedi saadeti hak edebilmemiz için vermiştir. Bu konuda nasıl davranmamız gerektiği ise Kuran ayetleri ve Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in (s.a.v.) hayatı ve sünnet-i seniyyesi ile gösterilmiştir.
Ama görüyoruz ki son yaşadığımız denizlerdeki müsilaj denilen deniz salyası gibi birçok olay yine insanların çevreyi kirletmesinden kaynaklanmaktadır.
İnsan kendi hatasının bedelini de yine kendisi ödüyor. Allah'ın yeryüzündeki halifesi olan insan özel bir varlıktır.
Doğadaki diğer canlılar, içgüdüsel olarak sevk-i ilahiyle hareket ederken, insanlar aklını ve özgür iradesini kullanır. Arıların petek yapmasına bakarsak herhangi bir mühendislik bilgisine sahip olmadıkları halde o kadar harikulade eserler ortaya çıkarırlar ki hayret içinde kalırız. Tüm arılar bunu yapabilir. Halbuki her insanın bir eser ortaya çıkarması için o konuda eğitim alması gerekir. Dünyayı aklıyla, fikriyle, üstün zekasıyla dizayn eden insanoğlu, eğer sorumluluk bilinciyle hareket etmezse kendisine zulmetmiş olur.
Çünkü Allah'ın kimseye zulmetmediği "Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar." (Yunus, 10/44) ayetiyle bildirilmiştir.
İNSANOĞLU BAŞIBOŞ DEĞİL
Yüce Yaradan, hiçbir varlığı gereksiz yaratmamış her birine mutlaka bir görev ve işlev yüklemiştir. Ancak insanın görevi bunların hepsinden daha büyük ve önemlidir. İşte tam bununla ilgili "Biz emaneti göklere, yerküreye ve dağlara teklif ettik, ama onlar bunu yüklenmek istemediler, ondan korktular ve onu insan yüklendi.
Kuşkusuz insan çok zalim, çok bilgisizdir" (Ahzap/72) ayeti gönderilmiştir. Bu ayeti kerimede geçen "emaneti" kelimesini bazı İslam alimleri "sorumluluk" olarak bazıları ise "akıl ve irade" olarak tefsir etmişlerdir. Dağların bile yüklenmekten kaçındığı bu büyük sorumluluğu insan yüklenmiş ise o zaman bu dünyaya geliş amacını bilmesi ve ona göre hareket etmesi gerekir. Ama ne yazık ki ayeti kerimede buyurulduğu gibi insanların çoğu bilgisizce davranıp nefsine yani kendine zulmediyor. Başıboş bırakıldığını sanarak nefsinin arzu ve istekleri doğrultusunda gününü gün ederken sonunu ise hiç düşünmüyor.
Halbuki insanın başıboş olmadığı yine ayeti kerimelerle bildirilerek "İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanıyor?" (Kıyamet/36) buyurulmuştur.
SORUMLULUĞUMUZU BİLELİM
O halde bizler başta dinimiz ve kutsal değerlerimiz olmak üzere vatanımızın, ailemizin, vücudumuzun, sağlığımızın, ruhumuzun kısacası bize emanet olarak verilen her ne varsa kıymetini bilmeli, farkında olmalı ve bu konuda Allah'ın emir ve yasakları doğrultusunda nasıl davranmamız gerekiyorsa o şekilde "emir olunduğumuz gibi dosdoğru" olmaya gayret göstermeliyiz.
Bu kapsamda Müslüman, kendisine emanet edilen tüm bu değerlere sahip çıkmalı ve asla ve asla bozguna uğratılmasına izin vermemelidir. Herkes sorumluluk taşıdığı alanın hesabını çok iyi yapmalı. Allah'ın emir ve yasaklarından dışarı bir adım bile atmamalıdır. Çünkü Yüce Rabbimizin Zilzal Süresi'ndeki gibi "Kim zerre ağırlığınca iyilik yapmışsa onun karşılığını görür.
Ve kim zerre ağırlığınca kötülük yapmışsa onun karşılığını görür" buyurduğu gibi bu dünyada bize verilen her şeyden hesaba çekileceğimizi unutmamalıyız.