Asr-ı Saadet’ten infak örnekleri
İzmir Müftülüğü Vaizi Elif Genç, Allah'ın hoşnutluğunu kazanma niyetiyle kişinin muhtaçlara yardım etmesi anlamına gelen infakın dinin en önemli unsurlarından biri olduğunu söyledi. Kur'an'da infaktan çokça bahsedildiğini ve infak edenlerin övüldüğünü belirten Elif Genç, şunları anlattı: İnfak; malın ve canın Allâh'a adanışıdır. Yâni Rabbimizin ihsân ettiği nîmetleri, yine O'nun uğrunda sarf etmektir. Nitekim bu konuda şöyle buyrulmuştur: "Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda infak etmedikçe iyiliğe eremezsiniz. Her ne harcarsanız, Allah onu hakkıyla bilir." (Âl-i İmrân;92) İyiliğin, sadâkatin ve takvânın târif edildiği bu âyet- i kerîmede infâka dâir kısmın genişliği dikkat çekicidir. Cenâb- ı Hakk'ın Esmâ- i Hüsnâ'sından biri de, "el-Vehhâb"dır. Yâni her zaman, her yerde ve her şeyi çok çok ve bol bol verir, karşılık beklemeden ve devamlı olarak lutfeder. Bu sebeple bütün mahlûkâtı da "verme, infâk ve ikrâm etme" tabiatıyla yaratmıştır. Meselâ arı, ihtiyacının kat kat fazlası bal yapar, Bunun cüz'î bir miktârını kendisi yer ve çoğunu insanlara ikrâm eder. Allah Rasûlü (s.a.v) "Her sabah iki melek iner. Biri; Yâ Rab! İnfâk edene, infâkına karşılık yenisini ihsân eyle! der. Diğeri de; Yâ Rab! Cimrilik edenin malını telef et! diye duâ eder" buyurmuştur.
MALINI ALLAH YOLUNDA DAĞIT
İnfak muhteviyatlı pek çok ayet ve hadislere muhatap olan asr-ı saadetteki Müslümanlar, bu ilahi emirlerin anlamını kavrayıp, sevdiklerinden fedakârlık ederek, mallarının en değerli olanlarını Allah yolunda dağıtarak iyiliğe ulaşma çabasına girmişlerdir. Sahabe efendilerimizin hayatlarında sayısız olan cömertlik örneklerinden bazılarını şu şekilde sıralamak mümkündür: Hz. Ömer (r.a) şöyle anlatıyor; "Hz. Peygamber (s.a.v) bir gün bizlere sadaka vermemizi emretti.
O sıralarda mal bakımından oldukça zengindim. Kendi kendime eğer Ebu Bekir'i (r.a) geçebilmem mukadderse, ancak bugün olabilir dedim ve malımın yarısını getirdim. Hz. Peygamber (sav) 'Aile efradına bir şey bıraktın mı?' diye sordular. 'Evet, onlara da bir şeyler bıraktım' dedim. Ne kadar bıraktığımı sorduklarında da bunun kadar da onlara bıraktım cevabını verdim. Biraz sonra da Ebubekir (r.a) geldi. Hz. Peygamber (sav) ona da 'Ey Ebu Bekir! Sen aile efradına ne bıraktın?' diye sordu. O da 'Onlara Allah'ı ve Onun Resûlünü bıraktım.
Yetmez mi ya Rasulullah, kâfi gelmez mi ya Rasululah?' dedi. Bunun üzerine onu hiçbir zaman geçemeyeceğimi anladım."
10 KAT FAZLASI MÜKAFAT ALDI
Dilencinin biri Hz. Ali'nin (r.a) önünde durup bir şeyler istedi. Hz. Ali, oğlu Hüseyin'e:
"Annene git, kendisine bıraktığım 6 dirhemden birini al getir." dedi. Oğlu gitti, sonra geri döndü ve: "Annem o 6 dirhemi un almak için ayırdığını söyledi." dedi. Hz. Ali: "Bir kul, Allâh'ın katındakine kendi elindekinden daha fazla güvenmezse îmânı kâmil olmaz! Git, ona söyle, 6 dirhemin tamamını göndersin." dedi.
Hüseyin gitti, 6 dirhemi getirdi, babasına teslim etti. O da bunları dilenciye verdi.
Hz. Ali (r.a) daha evden içeri adımını atmamıştı ki devesini satmak isteyen bir adam yanına geldi. Hz. Ali;"Deveni kaça satıyorsun?" diye sordu."Yüz kırk dirheme." cevâbını alınca da: "Parasını bir müddet sonra vermek üzere onu kapıya bağla!" dedi. Adam deveyi bağlayıp gitti.
Derken başka biri çıkageldi, "Bu deve kimin?" diye sordu. Hz. Ali:"Benim." dedi."Onu kaça satıyorsun?" diye sordu.
"İki yüz dirheme." cevabını alan adam iki yüz dirhemi verdi, deveyi aldı. Hz. Ali, deveyi satın aldığı kişiye yüz kırk dirhemi verdi, arta kalan altmış dirhemi de Hz.
Fâtıma'ya getirip teslim etti. Hz. Fâtıma;
"Bu nedir?" diye sordu. "Bu, Allah'ın;Her kim bir hasene ile gelirse ona o yaptığı iyiliğin on katı vardır...
(En'âm,160) buyurarak peygamberi vasıtasıyla bize va'dettiği mükafattır." dedi.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.