Kıyametin en büyük alametlerinden biri olan ahlaki çöküş, iffet ve haya duygularının kaybolmaya yüz tuttuğu 'ahirzaman' denilen sürenin sonuna doğru büyük hızla gidiyoruz. Hazret-i Ali'nin (r.a.). buyurduğu "Allah'tan korkmayan kuldan da utanmaz" sözü sanki günümüz için söylenmiş gibi... İzmir Müftülüğü Cezaevi Vaizi Yalçın Karaca, bu haftaki cuma köşemizde günümüzün en önemli meselelerinden biri olan iffet ve haya konusuna değindi. Sözlükte utanmak, çekinmek anlamına gelen haya duygusunun Peygamberlerin temel vasıflarından birisi olduğunu belirten Karaca şunları anlattı: Başkalarından utanan, tepkilerinden çekindiği için onların hoşlanmadığı söz ve fiilleri yapmaktan rahatsızlık duyan insanın aynı şekilde Allah'a karşı da haya göstermesi, rızasını kaybetmekten korktuğu için onun sevmediği amelleri terk etmesi gerekir. İhsan üzere yani Allah'ı görüyormuşcasına hareket eden bir kulun Allah'tan haya etmesi onun takva sahibi bir mümin olmasını sağlar ki Allah'ın kullarından talebi de budur. Nitekim "Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır." ayetindeki 'Takva elbisesi' tabiri ile hayanın kastedildiği belirtilmiştir. (Araf, 7/26)
UTANMIYORSAN DİLEDİĞİNİ YAP
Nitekim Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur "İnsanlık, ilk günden beri bütün Peygamberlerin üzerinde ittifak ettikleri bir söz bilir: Şayet utanmıyorsan dilediğini yap!" (Buhari, Edeb 78) Ayrıca "İman, yetmiş küsur parçadır. Haya da imandan bir parçadır." (Müslim, İman 57) buyurmuş, haya ile imanın birbirine bağlı olduğunu, biri olmazsa diğerinin de olamayacağını ifade etmiştir. Edep ve ahlakın temel bir unsuru olarak haya, toplumumuzda da nesiller boyu üstün bir ahlaki meziyet olarak görülmüştür. Ancak ahlaki değerlerin giderek yozlaştığı günümüz toplumunda haya duygusu da eski konumunu kaybetmeye başlamıştır. Öyle ki önceleri haya sahibi olan kişiler övülür, değerli görülürken, şimdilerde hayalı olmak bir utanç ve eksiklik sebebi gibi algılanır hale gelmiştir. Edebe aykırı sözleri herkese karşı söyleyebilmek, ahlaksız davranışları aleni olarak işlemek, bazı çevrelerde cesaretin, özgüvenin ve özgürlüğün en önemli göstergesi olarak kabul edilmektedir. Halbuki hayayı kaybetmek, öncelikle bireyi en şerefli varlık olmaktan çıkararak değersizleştirir, toplumun bozulmasına yol açar. Nitekim dilimizde utanç duyulması gereken hal ve davranışları çekinmeden yapan kimseler için kullanılan "Ar damarı çatlamış" tabiri hayasızlığın insanın yaratılışını bozan bir hal olduğuna dikkatleri çekmektedir. Zira Allah Resulü şöyle buyurmuştur: "Haya imandan neşet eder, Ehl-i İman da cennete gider. Çirkin söz ve davranış ise kabalıktan ve kötü ahlaktan neşet eder. Kötü ahlak sahibi olanlarda cehenneme gider." (Tirmizi, Birr 65)
İFFETLİ OLAN CENNETLİKTİR
Sözlükte, harama yaklaşmamak, helal olmayan söz ve fiillerden kaçınmak manasına gelen iffet ise nefsin aşırı arzularını dizginleyip dengeli davranmasını, dinin belirlediği çerçevede hareket etmeyi ifade eden ahlaki bir terimdir. Nefsani arzulara aşırı düşkünlüğü ifade eden 'Şehvet' ile bu arzulardan tamamen uzaklaşma anlamındaki 'humud'un ortasında yer alan iffet; hikmet, cesaret ve adaletle birlikte İslam ahlak felsefesindeki dört temel fazileti oluşturur. Gazali, İhya isimli eserinde haya, sabır, arzuları dizginlemek, dürüstlük, kanaat, ağırbaşlılık, nezaket, alicenaplık, yardımseverlik, bağışlama ve hoşgörü gibi erdemleri iffetin alt kolları olduğunu söylemiştir. İffetli olmanın diğer bir gereği namusu korumaktır. Allah-ü Teala evlenme imkanı bulamayanların evleninceye kadar iffetli olmalarını isterken bu hususu vurgulamış, yaşlı kadınların tesettür konusunda daha rahat davranabileceklerini ifade ettikten sonra, iffetli davranmalarının daha hayırlı olacağını söyleyerek tesettüre riayet etmeyi iffet kapsamında zikretmiştir.
Allah Resulü de evli olup da iffetini muhafaza eden kişinin cenneti hak edenlerden olduğunu ifade etmiş, iffeti için evlenmeye gayret edenleri ise şöyle müjdelemiştir.
"Üç gruba Allah'ın yardım etmesi haktır:
Allah yolunda cihat eden kişiye, hürriyetini kazanmak için belirlenmiş parayı ödemeye çalışan köleye, iffetli olabilmek için evlenene." (Tirmizi, Fedailül Cihad, 20)