Birlikte yaşama ahlakı
Alemde Yüce Yaratıcı'nın yaratıcılığının sonsuzluğunun misali olarak hiçbir şey diğerinin aynı değildir. İnsanlar da bu sebeple farklı farklıdır. Kaynağı aynı olan insanların farklı farklı olmaları da Allah'ın rahmetinin nişanesidir. İzmir Müftülüğü Vaizi Vildan Özkök, ayet ve hadisler ışığında birlikte yaşama ahlakını anlattı.
Birlikte yaşamanın temel ilkelerini anlatan Vildan Özkök şunları söyledi: Bu ilkeleri merhametli olmak, hoşgörülü olmak, uzlaşmacı olmak, öfkesini kontrol eden yumuşak huylu bir müslüman olmak, adalete dikkat eden hakkaniyet sahibi bir insan olmak, diğergam olmak yani kendi hakkını koruduğu gibi başkalarının da iyiliğini isteyen olmak şeklinde 5'e ayırabiliriz. İnsanları farklılıkları ile birlikte yaşamak üzere birbirine muhtaç bir şekilde sosyal varlık olarak yaratan Allahu Teala olduğuna göre, farklılıklarımızın da birlikte yaşamak zorunda oluşumuzun da kaynağı Rabbimizdir. Allah insanı yeryüzünü güzelleştirmek ve mamur etmekle görevlendirmiştir. Yeryüzünün imarı ise herkesin birbirinin hak ve hukukuna saygı göstermesi, birlikte yaşama ahlakı ve kültürünün geliştirilmesiyle mümkündür. Hakka riayet edilmediği zaman ise günümüzde şahit olduğumuz çevre felaketi ve savaşların eksik olmayacağı aşikardır. Diğer canlılar ise birlikte yaşamayı fıtratları gereği öğrenmiş olarak dünyaya gelirler. Yüce Yaratıcımız bu canlıların fıtratlarına sevki tabi olarak o bilgileri vermiştir. Ancak insan, yaratılışı gereği lazım olacak bilgilerin büyük bir kısmını sonradan edinir. Bizi insan olarak dünyaya gönderen sonsuz rahmet sahibi Allah, birlikte yaşama ahlakını da gönderdiği kitap ve peygamberleri vasıtasıyla öğretmiştir. Bu konuda Yüce Rabbimiz "Her kim sabreder ve bağışlarsa, bilsin ki bu tutum davranışların en soylusu ve en olumlusudur."(Şûrâ suresi 43. Ayet) buyurmuştur.
İSLAM MEDENİYETİNİN ÇEKİRDEĞİ
Her konuda olduğu gibi birlikte yaşama ahlakı konusunda da bizlere örnek olan Resulullah efendimiz (s.a.v.) hicret sonrasında Medine'ye gelince, farklı unsurların bir arada aynı şehirde yaşamasının ilk anayasası sayılan Medine Sosyal Sözleşmesi'ni hazırlamıştır.
Bu sözleşme sonraki zamanlarda müslüman toplumla diğer din mensuplarının adalet içerisinde bir arada yaşamalarının temel ilkelerini ortaya koymuştur. Bu sözleşmeyle Medine şehri, Nebi'nin (A.S) inşa ettiği İslam medeniyetinin çekirdeğini oluşturmuştur.
Hatta Mekke'nin fethinde, kendisine akıl almaz kötülüklerde bulunanlara hitaben, "Bugün, ben sizlere kendisini kuyuya atan kardeşlerine Hz. Yusuf'un söylediğini söylüyorum. 'Size bugün hiçbir başa kakma, ayıplama yok! Allah sizi affetsin! Şüphesiz O, merhametlilerin en merhametlisidir.' (Yusuf suresi 92. Ayet) Bugün size yüksek sesle azarlama ve kınama bile yapılmayacaktır" (Beyhaki, Sünen) demiştir.
AHLAKLANMIŞ HÜKÜMDAR
Yine Hz. Ömer 636 yılında Kudüs şehrini teslim alınca namaz vakti girmiştir. Şehrin patriği namazı orada yani anlaşmanın yapıldığı mabette kılmasını teklif edince adaletiyle timsal olmuş halife bu teklifi reddederek der ki "- burada namazımı kılarsam gelenek olur, benden sonra burası Müslüman mabedi haline gelir." Ama I. Haçlı seferi sonrası şehir Hristiyanların eline geçince, görülmemiş bir katliamla bütün Müslümanlar öldürülmüştü.
1187 yılında şehri yeniden İslama kazandıran Selahattin Eyyubi, İslamın vakarını, bilgeliğini ve adaletini Hristiyan alemine tekrar göstermişti. İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmet ise Ayasofya'nın önünde korku ile bekleşen halka "bundan böyle canınız, malınız, dininiz ve namusunuz bize emanettir.
Hiçbir şekilde korkunuz olmasın" diyerek İslam ahlakı ile ahlaklanmış hükümdar olduğunu göstermişti. Sultan Mehmet, İstanbul'u Türklerin değil bütün dünyanın bilim ve kültür başkenti yapmıştı. Hülasa, insanlığın gereği birlikte yaşamaktır, birlikte yaşamanın yolu da Kur'an ve peygamber ahlakı ile ahlaklanmaktır. Allaha emanet olunuz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.