Ekonomi istikrar ve sosyal barış istiyor
Türk ekonomisindeki yapısal sorunlar ancak güçlü bir siyasi irade ile desteklenen orta ve uzun vadeli yeni bir büyüme stratejisiyle çözülebilecektir. Dış ticaret açığı, cari açık, artan dış borçlar, yüksek işsizlik, istikrarsız büyüme gibi olumsuzluklar, ancak köklü önlemlerle çözülebilecektir.
Türkiye başta eğitim sisteminin yenilenmesi, mesleki eğitimin ön plana çıkarılması, Ar-Ge ve teknolojiye aktarılan kaynakların artırılması, reel sektör yatırımlarını cazip hale getirecek iklimin oluşturulması, ülkenin reel üretim gücünün geliştirilmesi gibi, yeni bir bakış açısıyla hayata geçirilecek önlemlere ihtiyaç duymaktadır.
SICAK PARA
2000 yılından itibaren, dünya genelindeki likidite bolluğunun sunduğu imkanlar nedeniyle, ülkemize yüksek miktarda sıcak para girişi olmuştur. Bunun ana nedeni, Türkiye'deki faizlerin dünya geneline göre oldukça yüksek olmasıdır. Bu şekilde ülke içinde bollaşan döviz, artan Merkez Bankası döviz rezervleri, gerileyen döviz kurları, ucuzlayan ithalat ve yavaşlayan enflasyon, iç tüketimin artmasına ve dış açıkların patlamasına neden olmuştur.
Bu ortamda birçok kişi düşük faizli kredilerle arabasını, ev eşyalarını, telefonlarını hatta evlerini yenileme imkanı yakalamıştır. Ancak bu arada ekonomik çevreler de, taşıma suyla değirmeni döndüren sürecin son derece sağlıksız ve sürdürülemez olduğu ifade etmekten vazgeçmemişlerdir.
Nitekim, son dönemde yaşanan sosyo-politik olaylardan 160 milyar doları aşan sıcak para sahiplerinin rahatsızlık duyduğu ve risk algısının yükselmesi nedeniyle kaçışlara yöneldiği görülmektedir. Zincirin devamında yükselen döviz talebiyle birlikte kurlarda ve faizlerde artışlar yaşanmaya başlamıştır. Kısaca, sosyo-politik iklimdeki olumsuz esintiler ekonomik göstergelerde dalgalanma yaratmaya başlamıştır.
Ayrıca bu dönemde ABD Merkez Bankası (FED), 2008 kriziyle birlikte başladığı genişletici para politikasını, 2014 yılından itibaren değiştireceğini ve piyasaya daha fazla likidite vermeyeceğini açıklamıştır.
Bu gelişme sonucunda sermaye için güvenli liman anlamına gelen ABD'de faizlerde artış yaşanmaya başlanmıştır. Ucuz ve bol paranın sonuna gelindiğini algılayan uluslararası sermaye grupları da gelişen piyasalardan, ülkelerden (emerging-market) çekilmeye başlamıştır. Sermaye grupların çekildiği ülkelerde de borsalarda düşüş, kurlarda ve faizlerde artışlar yaşanmaya başlamıştır.
SOĞUKKANLI DAVRANMALI
İşte Türkiye'de yaşanan dalgalanmaların diğer birçok ülkeden daha büyük olmasının arkasında bu küresel ve ulusal kaynaklı gerekçeler yatmaktadır.
Gelinen noktada ekonomi politikası yapımcıları kadar, özel ekonomik birimlerin de sakin ve soğukkanlı davranması gerekmektedir. Ani kararlar ve hareketlerden kaçınılmalı, kısa vadeli hesaplarla hem kendimizin hem de ülkemizin geleceğini olumsuz etkilememeliyiz.
Türkiye'nin, hem ekonomik istikrarını hem de sosyal barış iklimini korumak için özel gayret göstermesi gerekmektedir. Bu noktada, krizi fırsata dönüştürmek için iktidar ve muhalefet partilerinin topluma örnek oluşturacak şekilde uzlaşmacı ve hoşgörülü davranmaları önem arz etmektedir.
Siyaset kurumu toplumun ilerisinde olmalıdır. Türkiye barış, kardeşlik ortamını ve güçlü ekonomiyi hep birlikte gerçekleştirebilecek birikime fazlasıyla sahiptir.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
- Yazar kasalar ile POS cihazları birleşiyor (20 Haziran 2013)
- Esnaf sanatkarların finansal sıkıntılarına yönelik öneriler (13 Haziran 2013)
- Esnaf sanatkara düşük faizli kredi ve beklentiler... (23 Mayıs 2013)
- Dış borçlar ve düşündürdükleri (02 Mayıs 2013)
- İşsizlikle mücadelede küçük işletmelerin ve meslek eğitiminin önemi (18 Nisan 2013)