Türkiye'nin nüfusu 80 milyona yaklaşmıştır. TÜİK'in 2016 yılı Temmuz ayı verilerine göre nüfusun 58,8 milyonu çalışma çağında yani 15 yaşın üzerindedir. Bu çalışma çağındaki nüfusun ise yaklaşık 30 milyonu işgücü piyasasına gelerek iş istemiştir.
Ülkenin yatırım, üretim ve iç-dış talep koşulları 27,6 milyonuna iş imkanı sağlamış, 3 milyon 324 bin kişi ise işsiz kalmıştır.
Bu verilere göre 2015 yılı Temmuz ayında yüzde 9,8 olan işsizlik oranı bu yılın aynı ayında yüzde 10,7'ye yükselmiştir.
Veriler iki önemli soruna işaret etmektedir. Bunlardan ilki bağımlılık oranının, yani çalışan bir kişinin bakmakla yükümlü olduğu kişi sayısının yüksekliğidir.
Nitekim bir kişi çalışmakta ve bu kişi kendisiyle birlikte 3 kişinin geçimini sağlamaktadır.
Zenginleşme ve refah artışı için ise bu rakamın ikiye yakın olması gerekmektedir.
İkinci önemli sorun ise işsizliğin artış eğilimine girmesi ve bu eğilimin muhtemelen devam edecek olmasıdır. Bu nedenle ülkemizin en önemli sosyo-ekonomik sorunu olan işsizlik ile mücadelede yeni bir stratejiye ihtiyaç duyulduğu söylenebilir.
İSTİHDAMIN DAĞILIMI
Kuşkusuz hükümetimiz bu sorunun farkındadır ve çözüm için gerekli önlemleri de almaya devam etmektedir.
Nitekim girişimcilik eğitimleri (Birliğimizin eğitim merkezinde de İESOB, İş-Kur ve KOSGEB işbirliğinde girişimcilik eğitimleri gerçekleştirilmektedir), İş-Kur'un desteklediği iş başında eğitim programları, Hazine'nin katkı sağladığı yatırım teşvikleri ülke yöneticilerinin bu alanda akla gelen ilk önlemleridir.
Türkiye'de Temmuz ayı itibariyle 27,6 milyon çalışanın 5,7 milyonu tarım, 5,2 milyonu sanayi, 2 milyonu inşaat ve 14,6 milyonu da hizmetler sektöründe istihdam edilmektedir.
Ayrıca toplam istihdamın dağılımı incelendiğinde;
- 18,5 milyonunun ücretli veya yevmiyeli, - 1,3 milyonunun işveren, - 4,5 milyonunun kendi hesabına çalışan - 3,4 milyonunun da ücretsiz aile işçisi olduğu görülmektedir.
Bu veriler Türkiye'de yatırımların istihdam ve eğitim birlikte ele alınması gerektiğine işaret etmektedir.
Yatırımlar öncelikle yüksek katma değerli, iç ve dış talebi yeterli ürünlere yönlendirilmelidir.
Diğer taraftan eğitimin özellikle de mesleki eğitimin talep duyulan alanlara kaydırılması gerekmektedir. Yani gençlere halen kalifiye elemana ihtiyaç duyan ve ileride de yetişmiş eleman ihtiyacı sürecek olan meslek dalları öğretilmelidir. Bu yapılırken de öğretimin ve bunu verecek öğretmenlerin niteliğinde kalite artırılmalıdır. Böylece sadece diploma sahibi değil aynı zamanda mesleğini iyi bilen, yüksek iş ahlakı standartlarına sahip olan iş erbapları yetiştirilmiş olacaktır.
YENİ ADIMLAR
Başbakanımız Sayın Binali Yıldırım, öğrenci sayısı açısından İzmir'in en büyük, Türkiye'nin ise ikinci büyük yükseköğretim kurumu olan Dokuz Eylül Üniversitesi'nin 2016-17 öğretim yılı açılış töreninde "Üretim ve eğitimi daha fazla entegre etmeliyiz" demiştir. Bu son derece önemli bir tespittir.
Bugün gelişmiş ülkelere bakıldığında eğitim ve üretimin adeta içiçe geçtiği; üretirken eğitim, eğitirken üretim kültürünün verildiği görülmektedir. Hükümetimizin bu konuda işlevsel yeni adımlar atacak olması da son derece sevindiricidir.
Diğer taraftan 2017-2019 yılları için ekonominin yol haritasını belirleyen Orta Vadeli Program'da "Değişen işgücü piyasası talepleriyle uyumlu bireyler yetiştirmeye yönelik olarak, temel ve mesleki eğitim reformu hayata geçirilecek ve çıraklık eğitimi zorunlu eğitim kapsamına alınacaktır" denilmektedir. İzmir Birliği olarak daha önce pek çok platformda dile getirdiğimiz gibi; bu amaç çerçevesinde atılacak adımlar hem ülkemiz hem de esnaf sanatkarlarımız açısından faydalı sonuçlar üretecektir.
Temennimiz ülkemizde daha uygun bir yatırım ortamının oluşturulması, daha fazla insanımıza iş ve aş sağlanırken Türkiye'deki üretim deseninin gelişmiş ülkelerin standartlarına ulaştırılabilmesidir.
Teşhisleri doğru yapan hükümetimizin gereken tedavileri de en iyi şekilde gerçekleştireceğini umuyoruz.