Gastronomi sektörü
Anımsayanlar olacaktır, bu sene başında Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi desteğiyle düzenlenen "Turizm Yatırımcıları Forumu (TIF 2020)" kapsamında "Gastronomi Turizminin Yeni Yaratıcı Ekonomisi ve Yatırım Fırsatları" başlıklı bir panel düzenlenmişti. Yapılan sunumlarda, ülkemizdeki 100 bin işletmenin yaklaşık 110 milyar ciro ürettiğine dair notlarıma bakarken pandemi nedeni ile kapatılan işletme sahipleri için üzülmemek elde değil.
Umarım aşı çalışmaları ile sektör 2021 yılında kaybettiklerini misli ile geri alır.
BERCHOUX'UN ARMAĞANI
Gastronomi, sanırım en güzel ve popüler sanatlardan birisidir.
Burada Joseph Berchoux'u yâd etmeden geçmek olmaz. Kendisi, Grek dilinde mide anlamına gelen 'gosto' ile yöntem/teknik ifade eden 'nomos' sözcüklerini birleştirerek 'gastronomi' terimini icat etmiştir.
Joseph Berchoux, milletlerin kültürü ile yemek arasındaki ilişkiyi göz önünde tutarak, bazı lokal coğrafi bölgelerin tanınmış yemek çeşitlerinin pişirme teknikleri ya da stillerinin gündeme gelmesi ve bilinmesi bağlamında yemek sunma ekosistemini dünyaya armağan etmiştir. Günümüzde, tat ve lezzetin baş döndürücü görselliğe eşlik ettiği, artık üniversitelerin kürsüler kurduğu bir bilim aşamasına evirilen gastronominin maestroları da artık malzeme, hazırlama ve sunumları ile aşçılar değil her biri yemek ile ilgili yaratıcılıklarını sergileyen ünlü şefler oldu. Bu şefler, teori ve pratiği birleştirerek, pişirme tekniklerinde bir otör, sunumlarında da bir sanatçı düzeyine erişmişlerdir.
AİLE MICRO MERKEZ
Esasında bu işin pratiği, her aile içinde günlük bir ritüel halinde yapılmaktadır. Her ülkenin aile mutfağı, çeşitli yiyecek ve içeceklerin hazırlandığı ve tüketim için aile bireylerine servis edildiği 'micro gastronomi merkezleri' olarak çalışır. Gastronominin teoriği ise, yemek tarifleri ve pişirme teknikleri araştırmalarından sonra yemek kitapları çıktıları olan sistematik bir süreci anlatır. Bu bir anlamda teknik bir çalışmadır çünkü yiyecek ve içeceklerin oluşumu temelinde titiz bir değerlendirme ile standardifikasyonu da içerir. İşte buradan dünya mutfaklarına bir atıf yapmak gerekiyor; İtalyan pizzaları, Arjantin et yemekleri, Japon suşileri ve Türk Geleneksel Mutfağı... Farklı iklim ve pişirme metotlarına eklenen yerel malzemeler çoğunlukla farklı coğrafi bölgelere özel lezzetleri oluştursa da, günümüzün üretim, depolama ve besin koruma teknolojisinin getirdiği avantajlar ile küçülen dünyasında, herkesin erişimine açık muazzam lezzetler olarak ulaşılabilir konumda bizlerin damak tadına sunulabilmektedir.
Gastronomi bir kültür olarak; o toplumun sosyolojik analizi ile yaşanan coğrafi koşulları, ekonomik dinamikleri, tarım imkânlarını ve dini ritüelleri dâhil birçok konuda ipuçları verir, aynı zamanda da bir özgün kültür olarak diğer toplumlarla etkileşimin en istisnai ve derin işbirliği atmosferini oluşturur.
Dolayısıyla İzmir ve Ege Mutfağı, bu derin kültürün küresel mabedi olabilecek potansiyeli taşımakta, son yıllarda Urla dâhil birçok merkez bir gastronomi destinasyonu olarak sık sık gündeme geliyor. Gönlümüz, bir zamanlar Turgut Özal'ın Antalya'yı dünya turizmine kazandıran stratejilerin benzeri bir eylem planını İzmir için de arzulamakta.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.