Kente hizmet...
Savaşların kol gezdiği günümüzde bir 'iyilikten ' bahsetmek zor ancak, her sene 13 Kasım dünyada 1998 yılından bu yana 'İyilik Günü' olarak kutlanıyor. Kastedilen bireysel davranış olarak iyilik ve insanlığın, bunun genelleşmesi ile daha güzel yaşam ortamını yaratması. Bir de yaşadığı kente yaptığı iyilikler ile anılan kişiler var, Medici'ler gibi... Tim Parks'ın 'Medici Ailesi' isimli kronik kitaplardan 2021 yılında çıkan kitabında, bu ailenin Floransa kenti için yaptıkları ayrıntılı bir şekilde okunabilir.
Yazar, tarihte Medici ailesi olarak bilinen sülalenin örgütlenmesini tamamlayan Cosimo Medici'nin yaşam öyküsünden yola çıkıyor. Cosimo, takdir edilmeyi beklemeksizin, yaşadığı şehri Floransa'nın ekonomik ve sosyal istikrarsızlığının getirdiği riskleri bertaraf etmenin samimi arayışları içinde yapmış olduğu 'hayır yapma arzusunu' hayata geçiriyor. Çünkü Casimo'ya göre, 'fakirler asla hayır yapma fırsatı elde edemez'. Aynı zamanda arkadaşı da olan Başpiskopos Antonino'nun düşüncesine göre de 'fakirler, sabrederek zenginlerse cömertçe fakirlere yardım ederek cennete gidebilirlerdi'. Burada yazar Tim Parks şu yorumu yazmadan geçmiyor: İşte eşitsizliğin hikmeti budur!
VİCDAN AZABININ ESERLERİ
Cosimo yetenekli ve dindar bir kişi idi. Zamanın dini otoritelerinin sürekli dile getirdikleri faizle para kazanmanın günah olduğuna dair vaazları O'nda ağır bir suçluluk duygusu oluşturuyordu, çünkü Medici Ailesinin ana işi bankacılıktı!.. Vicdan azabının ruhunda oluşturduğu kaçınılmaz çatışmayı bertaraf etmenin en verimli yolu olarak, kentinde eşsiz sanat ve mimari eserler yaratılması için servetini harcama yöntemini seçti. Bunda, Papa Eugenius'un yönlendirici olduğunun altı çizilmeli!
Cosimo, Papayı ziyaret ettiği bir gün, yaptığı işin doğası gereği günaha battığından bahisle, 'hem dünyevi meşguliyetine devam etmesi hem de Tanrı'nın bağışlanmasına mazhar olmasının bir yöntemi var mı?' diye sorduğunda aldığı yanıt: 'San Marco manastırının restorasyonunu gerçekleştirirsen Tanrı'nın inayetine kavuşursun' olur. Koyu dindar olan Casimo, yaşamı boyunca seküler şöhreti ile dini inancının gereklilikleri arasında çatışmayı hep yaşadı. Yaşamının son yıllarında , sanat ve mimari yatırımları ile bu sorunu kendi içinde çözdüğünü düşünmesinin en önemli kanıtı dostu Vespaiano'ya söylediği şu cümlede gizlidir: Floransalıları tanırım, elli seneye kalmadan beni sürgüne gönderirler ve unuturlar, fakat eserlerim yüzyıllar boyunca bu şehirde varlığını sürdürecek. Dünyevi kalıcılık için uhrevi hikayeleri canlandıran tablo ve heykellere para yatırdı. Artık O'nun için değişmez motto, hem dünyaya hem de ahirete yatırımın biricik yolunun sanata yatırım olduğudur!.
SANATA PARA HARCADILAR
Tüm Mediciler, XVI. ve XVII. yüzyıl boyunca, servetlerinden devasa miktarda parayı sanat eserlerine ve anıtlara harcayarak, şehirleri Floransa'yı bir sanat mabedine dönüştürdüler.
İnsanlığın hafızasında kalan, onların ticari uğraşları değil, yaptırdıkları mimari abideleri oldu. Casimo, bir deha olarak, Avrupa'yı bir ticari merkez olarak birbirine bağlarken, kenti Floransa'yı da kıtanın kültür başkentine dönüştürdü. Kentimiz İzmir'i de sanat ile dönüştürmeye çalışan Lucien Arcas ile Alsancak'taki tarihi Alman Konsolosluk binası ve yanındaki Papa Dimitri evini satın alarak müze kurmak için restore ettiren Megapol gibi sanat dostu şirket ve ailelere sahip olmak bir şans. Nihayetinde, İzmir'in küresel bir kent formasyonuna sahip olması için uluslararası finans kuruluşları, büyük şirketler ve holding ya da borsaların desteği bir gereklilik. Elbette, ünlü müze ve sanat galeri yanında kültür festivalleri de olmazsa olmaz. Bu kapsamda, Eczacıbaşı Ailesi'nin sponsor olduğu Uluslararası İzmir Festivali ile Olten Ailesi'nin desteğindeki Olten Filarmoni Orkestrası'nı da anmak isterim. Yaşadığı şehirleri gönendiren tüm insanlara selam olsun...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.