Ormanlarımız yanarken....
Veriler, European Forest Fire Information System (EFFIS-Avrupa Orman Yangını Bilgi Sistemi) kayıtlarından.
Çevre, şehircilik ve iklim değişikliği bakanlığı, Türkiye'nin toplam orman sahaları için 23.345.000 ha rakamını veriyor ki bu ülke genel yüzölçümünün %29.8'ine rast geliyor.
Son yıllarda orman alanları oransal olarak artış gösteriyor.
Örneğin 1999 yılında yüzölçümümüzün sadece %26.7'si ormanlık alandı.
Bir fikir vermesi için diğer ülkelerin sahip olduğu orman alanlarını burada yazmak isterim: Rusya ve Kanada'nın yüzölçümünün %50'sini orman alanı oluşturuyor. Bu oranlar , ABD'de %34, İspanya'da %36.7, İtalya'da %34.
Elbette daha yüksek ve düşük oranlar da mevcut: İsveç ve Finlandiya'nın sahip oldukları toprakların yaklaşık %70'i ormanlarla kaplı. Buna mukabil İngiltere, 28.650 ha'lık alan ile yüzölçümünün sadece %11.76 orman iken İran'da bu oran %7 bile değil.. Tüm dünyanın toplam orman alanı ise 4 milyar hektardan biraz fazla. Yani dünyadaki, toplam kara alanının %31'i orman...
ARTIK BİR NOKTA KONULMALI
Ormanlar, uygun yağışın, toprağın ve sıcaklığın olduğu doğal alanlarda oluşur.
İnsan eliyle de bireysel, kamu projesi veya endüstriyel amaçlı ormanlıklar meydana getirilebilir ve özünde bu topografik alan, canlı ve cansız varlıkların birbirine bağımlı olduğu muazzam bir ekosistemi içinde barındırır. Sayısız bitki ve hayvan türleri ile mikroorganizmaların yer aldığı bu canlı ekosistem,bir yandan ülkemizde yıllık ortalama bir metrekareye düşen 573 litrelik yağışın 200 litresine yakınını kök ve dip toprağında tutarken, atmosferdeki karbondioksiti de emerler, dolayısı ile ormanlar, mikroklimal kendine özgü iklim,fauna ve florası ile insanlığın ve tüm canlıların hizmetindedir. Yapılan araştırmalar, odun olarak yakmaktan kağıt tüketimi ve ev-ofis ortamlarındaki ağaç orijinli kullanım materyali kapsamında,günlük hayatında insanların kişi başına 1.5 kilogram ağaç tüketimi yaptığını belirlemiş durumda.
Günümüzde petrol ve kömür gibi doğal rezervlere sahip ülkeler bile sürdürülebilir ve yenilenebilir enerji kaynakları olan güneş ve rüzgar endüstrilerine odaklanmışken, halihazırda orman ürünlerinin enerji kaynağı olarak kullanılmasının absurdluğu bir yana, ekoloji ve küresel iklim değişikliği bağlamında bile, buna noktanın konulması elzem haldedir.
HEPİMİZİN İÇİ YANDI
Dünyada orman ürünleri sektörünün küresel büyüklüğü bir trilyon dolar civarında.
Yoksulluk ve Çevre Ağı(PEN) örgütünün bir çalışmasında, ormanların yakınında ikamet eden 350 milyon insanın %22'sinin, hane halkı gelirini buradan sağladığını tespit etmiş. Ülkemizde de sadece mobilya sektörünün 4.3 milyar dolarlık ihracat rakamına ulaştığını görüyoruz ve bu rakam ile Avrupa'da en büyük dördüncü üretici konumunda.
İçimizi acı ile dolduran son orman yangınları İzmir'in giderek azalan yeşil silutine büyük darbe vurdu.Küresel iklim değişikliklerinin neden olduğu sıcaklık artışları ve kuraklığın ya da o günkü şiddetli rüzgarın etkisi belirtilse de , bölgemizin mayıs ila eylül sonlarına kadar yağış ve hava neminin de azalması yüzünden,orman yangınları için aşırı risk taşıdığını hepimiz biliyoruz.
Görüldü ki,kuruluşu 1839'lara Tanzimat Fermanına kadar giden Orman Müdürlüğümüzün çalışanlarının özverili çalışmaları ve hava araçları dahil ekipman kapasitesi bu yangının günlerce sürmesine engel olamadı.Sadece yangın lokalizasyonu olan Yamanlar habitatında yaşayan nal burunlu yarasa ve çizgili sırtlan ya da endemik bitkilerimiz için hepimizin içi yandı!
HIZLA YAPILMASI GEREKENLER
Yapılması gereken radikal bir dönüşüm ve geniş spektrumlu bir çalışma ile tek ağacımızı bile kaybetmeden dünyaya ilham veren bir sistem yaratmak.. Gelinen noktada gerek yetişmiş insan gücü gerekse finans imkanlarımız bunu gerçekleştirmeye yeterli diye düşünüyorum.
Orman yangınlarının her sene sayıca giderek artmasının altında yatan önemli bir neden hiç kuşkusuz insan -orman etkileşiminin artması! Orman kenarları ya da içlerindeki yerleşimler ve maden tesisleri için yeni yolların yapılması ve elektrik nakil hatları gibi alt yapı çalışmaları hemen akla gelen etkenler. Türkiye'de yılda 30 milyon insan piknik ve doğa turizmi vs gibi nedenlerle orman alanlarını ziyaret ediyor. Ne yazık ki, orman yangınlarının %90'ı insan kaynaklı hata ve ihmaller yüzünden çıkıyor ve gördük ki bu yangınları önlemenin en önemli yollarından birisi de İzmir dahil orman alanlarına yakın yaşayan vatandaşlarımızın sorumluluk almasında düğümleniyor.. İzmir, tüm orman alanlarını piknik kullanımına yasak getirerek öncü bir rol oynayabilir.Anız yakılmasının önlenilmesi, çok sıcak ve kuvvetli rüzgar olduğu zamanlarda bir tür alarm verilerek orman yakınlarındaki kaynak ve tarım araçları kullanımı gibi endüstriyel işlerden kaçınılmasının sağlanılması, kuru ot ve yanıcı kimyasal sevk ve depo standartlarının revize edilmesi,ilkokuldan üniversitelere kadar orman bilinci ve orman yangını acil yardım bilgilerinin tüm vatandaşlara öğretilmesi hızla yapılabilecek önlemlerden bir kaçı..
İNSANLARIN EĞİTİMI
Şehirde rutin ve sıradan mesai ile meşgul güvenlik ve zabıta çalışanlarının,riskli belirli günlerde, orman girişleri ve çıkışlarında niçin denetim amacı ile görevlendirilmedikleri de bir başka soru! Nihayetinde İzmir olarak, orman yangınları için mükemmel bir organizasyon,optimum yangın söndürme araç ve gereç donanımı ile insanlı ve insansız hava söndürme filosunu kurmak zor olmasa gerek (CL 215, CL-415 Tipi Amfibik Uçaklar vs). Ayrıca insanlarımızı yediden yetmişe eğitip orman yangınları konusunda bilinç kazandırabiliriz, ilaveten de yüksek riskli koordinatların sürekli gözlendiği,denetlendiği ve erken uyarı ve müdahale sistemlerini içeren NASA FIRMS( Fire information for resource management system) örneğinde uydu gözetleme alt yapısını da hayata geçirebiliriz.
Zor mu?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.