Kılıçdaroğlu’nu anlamak zor
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, önceki gün Büyükşehir ve Çiğli belediyelerinin etkinlik ve temel atma törenleri için İzmir'deydi. Normalde İzmir, CHP için kale niteliğinde bir şehir olarak bilinir, CHP'nin oy oranının en yüksek olduğu şehirlerin başında gelir. Ancak Kılıçdaroğlu'nun da milletvekili olduğu bu kentte uzun zamandır CHP liderine yönelik ciddi bir yıpratma operasyonu var. Hem de öyle iktidar ya da farklı güç odakları tarafından yapılan bir şey değil, bizzat kendi partisi, kendi partilileri tarafından yönetiliyor bu operasyonlar.
HER ZAMAN OLAYLI
Görünen köy kılavuz istemez. CHP lideri ne zaman şehre adım atsa, hangi törene katılsa ya vatandaşların ciddi tepkilerine maruz kalıyor, ya da belediye ekiplerinin protestosuna. Normalde bir parti lideri şehre geleceği zaman uzun bir protokol hazırlığı yapılır. İl ve İlçe başkanlıkları, bölgenin milletvekilleri bu hazırlıklara dahil olur, katkı sağlar. Genel Başkan'ın katılacağı organizasyonda bir eksiklik varsa zamanında müdahale edilir. Hazırlıklar defalarca gözden geçirilir. İzmir'de ise bu anlattıklarımızın tam tersi yaşanıyor.
Hem de her defasında. Sanki birileri CHP liderine kalesi sandığı İzmir'de oyun oynuyor.
Çünkü Çiğli Belediye Başkanı Utku Gümrükçü dahil olmak üzere ne Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ne de partinin il ve ilçe başkanlıklarının belediye işçilerinin bu protestolarından haberdar olmamaları imkansız. Bu durum CHP liderine yönelik operasyon yapıldığı ihtimalini daha da güçlendiriyor. Çünkü normal koşullarda en azından Başkan Gümrükçü, belediyesinde işçilerin yaşadığı huzursuzluğun, Genel Başkan'ın İzmir'e geleceği günde bir protestoya dönüşebileceğini hesaplayabilir ve ona göre ilgili yerlerle görüşüp uzlaşma yoluna gidebilirdi.
MEDYA BOYUTU DA VAR
Buraya kadarki kısım işin parti ve partili boyutu. Ancak bu operasyonların bir de medya ayağı var. CHP lideri her gün başka bakanlıkların kapısını aşındırdığı dönemde SADAT'ın kapısına gitti. Paramiliter bir yapı olarak nitelediği kuruluşu seçim güvenliği için büyük bir tehdit olarak gösterdi. Bu iddiasına ispat olarak başka bilgi de belge de sunmadı ama iddiasından geri adım da atmadı. Önceki gün Kılıçdaroğlu, kendi medyası olarak niteleyebileceği bir televizyon kanalında Uğur Dündar'ın sunduğu programda konuşurken ekranın alt köşesinde bir SADAT reklamı verildi. Ve o reklam, 8 saniye de olsa orada kaldı. Söz konusu reklamda, SADAT'ın "Stratejik danışmanlık, eğitim ve lojistik..." gibi çeşitli hizmetlerinin sıralandığı görüldü.
Ortaya çıkan tezat durumun tarifi yok.
Üstte Kılıçdaroğlu, altta günlerce tehditler savurduğu SADAT...
Hem televizyon kanalında hem de CHP kanadında büyük kriz çıkaran reklam sonrası hangi reklamı yayına koyduğunu bilmeyen, yayın öncesi akışı gözden geçirmeyen kanal yönetimi değil, program ekibi değil, reklam servisi işinden oldu.
Kılıçdaroğlu ise reklam üzerinden kendisine operasyon yapan kendi medyasına değil, şahsına yönelik tehdit olarak gördüğü SADAT'a esti gürledi. Olacak iş değil. CHP liderinin bakış açısını anlamak gerçekten çok zor. Yerinde, bırakın başka bir parti liderini, sıradan bir vatandaş olsa bir kez bile benim partim, örgütüm, benim propaganda organı olarak kullandığım, devasa reklam bütçeleri ayırdığım yayın kuruluşları nasıl bana operasyon yapıyor diye düşünmez ve bunu yapanlara hesabını sormaz mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.