İsveç her zaman bildiğiniz gibi
Geçtiğimiz yıl dünyayı en çok sarsan gelişmelerden biri Rusya ile Ukrayna arasında başlayan savaş oldu hiç kuşkusuz. Zaten pandemi nedeniyle zor günler geçiren ülkeleri yeni krizlere gebe bıraktı savaş ortamı.
Savaş, iki ülke arasında kalmadı elbette.
Onu, gıda ve enerji alanlarında yaşanan krizler takip etti. Avrupa ülkelerinin sınırların yeniden belirlendiği bir ortama girmesinde küresel güç ABD'nin büyük etkisi olduğunu unutmamak gerekiyor.
SAVAŞI KITAYA YAYDI
ABD, Rusya ile küresel güç dengelerini yeniden kurgulamak için önce Ukrayna'yı fiziki savaşa sürükledi, ardından da NATO gücünü kullanarak bu ortamı tüm kıtaya yaydı.
Avrupa'nın enerjide Rusya'ya bağımlılığını kendi lehine kullandı.
Son bir yılda ülkeler temiz enerji planlarını rafa kaldırıp kendilerine yeni alternatifler bulmak zorunda kaldı. Çoğu da tahmin edileceği üzere ABD'ye yöneldi. Amerika, Avrupa'nın artan enerji açığını kapatmak üzere yeni anlaşmalar ve yeni kazançlar sağladı. NATO üyeliği konusunda köşeye sıkışan Ukrayna'yı sahaya sürerken Avrupalı müttefiklerini de savaşın tarafı yapma hamlelerinden geri durmadı.
RESMEN VİTES YÜKSELTTİ
Ortadoğu'da yıllardır terör örgütlerini kullanarak uyguladığı planlarını vites yükselterek Avrupa'da devletler arası hale getirdi. İçinde bulunduğumuz bu yüzyılda bir sürü ülkeyi fiziki savaşa ikna etti.
İşte bugün başta Ukrayna'ya komşu ülkeler olmak üzere birçok devletin, belki de gerçekten istemeseler bile maddi, silah ve askeri teçhizat yardımlarıyla Rusya'ya karşı savaşın sürmesine hizmet ettiklerine şahitlik ediyoruz. Asıl küresel tehdit ABD ise savaşa taraf olmak istemeyenleri hala NATO içine almak için tehlikede olduklarına inandırmaya çalışıyor. Bu konuda da bir noktaya kadar başarısız olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü
savaşın başlamasının hemen ardından bugüne kadar hiçbir ittifaka girme ihtiyacı duymayan İsveç ve Finlandiya bile NATO üyeliği için başvuruda bulundu.
BU İŞTE BİR TERSLİK VAR
Ancak uzun yıllardır terör örgütlerine yuva olan İsveç, son günlerde ülkemize NATO üyeliği için verdiği taahhütlere rağmen PKK'lılar ve İslam karşıtlarının eylemlerine ev sahipliği yapıyor. Üstelik bunu üyelik için desteğine en çok ihtiyacı olduğu ülkenin elçiliğinin önünde yapacak kadar da ileri gidiyor. Burada bir terslik yok mu sizce de! Gerçekten NATO üyesi olmak isteyen bir ülke, neden böyle kritik bir süreçte bu tarz eylemlere "düşünce özgürlüğü" bahanesiyle izin versin ki? Başkan Erdoğan'ın kuklasının başkent Stockholm'de belediye binasının önünde asılması ya da Kuran-ı Kerim'in ırkçı bir Danimarkalı siyasetçi tarafından her nedense İsveç'teki Türk Büyükelçiliği önünde yakılması İsveçlilere ne kazandırır?
Tabi ki gerçekten üye olmak istemedikleri bir ittifaka, Türkiye'yi kullanarak üye olmama bahanesi...
Bu eylemler sonrası iki ülke arasındaki görüşmeler yeniden rafa kalktı. Zaten barındırdıkları teröristleri Türkiye'ye iade etmek için bugüne kadar küçücük bir adım bile atmayan İsveç makamları, şimdi de bu provokasyonlara çanak tutarak, Ankara'nın NATO üyeliklerini veto etmesini sağlayacaklar. Böylece hem NATO üyesi olup savaşın bir parçası olmayacaklar hem de terörle küresel mücadele yalanlarının peşine takılmayıp bildiklerini okumaya devam edecekler.
Aynen bugüne kadar yaptıkları gibi...
Diğer Avrupa ülkeleri de ABD'nin peşinde savaş taraftarlığı yapmaya devam etsin, hatta birer ikişer savaşa dahil olsunlar.
İtiraf etmek gerekiyor ki bu zekice bir plan.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.