Geçtiğimiz hafta Millet İttifakı'nın ülkeyi yönetim şekli ile ilgili Türkiye gerçeklerinden son derece uzak açıklamalarda bulunan Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, detaylandırdığı yönetim modelinin yarattığı rahatsızlığı fark etmiş olmalı ki Tekirdağ programında bu açıklamalarından çark edip yine çiçek böcek siyasetine dönmüş. Önceliklerinin egolar ve kişisel çıkarlar değil, Türkiye olduğunu vurgulamak zorunda kalmış.
SORUMLULUK PAYLAŞIMI
Davutoğlu, 6'lı Masa ile ilgili daha önce oy oranlarına göre bakanlıkların dağıtıldığı iddialarının sorulması üzerine, "6 lider etkin olarak yönetimde sorumluluk paylaşacaklar, sadece yetki değil. Cumhurbaşkanı'na katkıda bulunacaklar, destek verecekler.
Omuz omuza yürüyeceğiz ve hiçbir siyasi lider şahsi ya da parti hesabını ülke hesabının önüne koymayacak. 'Önce Türkiye sonra Türkiye sonra yine Türkiye' diyerek omuz omuza çalışacağız. Vesayete asla izin vermeyeceğiz" ifadelerini kullanmış.
Bu cümleleri ard arda okuduğumuzda hafızamızda ne kadar güzel bir etki yaratıyor öyle değil mi? Tabloya uzaktan bakıldığında 6 lider aynı masada 'Türkiye ortak paydasında' bir araya gelmiş, ülkenin geleceğine ortak akılla yön veriyorlar! Demokrasi, özgürlükler, adalet, tüm vatandaşları kapsayacak bir yönetim anlayışı falan... Son derece süslü görünen, öyle göründüğü gibi kulağa da hoş gelen söylemler bunlar. Bütün bunları duyduğumuzda genel çerçeve itibariyle muhteşem bir ittifak oluşumu gibi geliyor olabilir ama durum topluma pazarlanmaya çalışıldığı kadar pembe değil maalesef. Sıkı denetim mekanizması gibi gösterilmeye çalışılan ancak çok başlı, yetkisiz, tıkanmaya son derece müsait, egoların, hırsların esiri olmuş bir anlayıştan bahsetmek çok daha gerçekçi Millet İttifakı'ndan söz ederken.
3 GÜN ÖNCE 3 GÜN SONRA
Davutoğlu'nun masadan ayrılma ile ilgili sözleri üzerine yaptığı açıklamada kullandığı, "Türkiye'de 6'lı Masa her kesimi temsil eden, bir toplumsal barış projesidir" ifadeleri de bahsettiğimiz pembe söylemlerin bir başka örneği. Alt okumasında çok farklı yorumlanabilecek sivri ifadelerin yumuşatılıp yeniden servis edilmiş hali yani.
'Toplumsal barış projesi' gibi söylemlerin içlerini doldurabilmek önemli oysa ki...
Sadece bu ifadeyle birkaç gün önce yönetim modelini anlatırken 'cumhurbaşkanı adayımız 6 liderin onayını almazsa kaos çıkar' diyen de aynı kişi olunca Davutoğlu ne söylese anlamını yitiriyor. 3 gün önce istediği olmazsa alenen kaos çıkarabileceğini söyleyen birinin 3 gün sonra barıştan bahsetmesi ne kadar samimi olabilir ki!
BİRAZ SAMİMİYET LAZIM
Türk siyasetinde toplumu en çok etkileyen özelliklerden biridir samimiyet.
Türkiye, bugüne kadar vatandaşa halktan biri izlenimi veren siyasetçilerle yönetilmiş bir ülke. Siyasi tarihimizde başta Atatürk olmak üzere Menderes'in, Demirel'in, Ecevit'in halkta bıraktığı imaj herkesi kapsamasa bile, hep 'bizden biri' olmuştur.
Keza 20 yıldır Erdoğan'ın da öyle... Türkiye'de hiçbir vatandaş kendisine tepeden baktığını düşündüğü, halkı küçümsediğini hissettiği bir lidere oy da yetki de vermez.
Şimdi masadaki ortaklarına daha yolun başında posta koyan, oy potansiyeline bile bakmadan toplumun desteğini alarak göreve gelecek bir cumhurbaşkanını yetki vermemekle tehdit eden biri toplumsal barışa nasıl katkı sağlayabilir ki!