Ege’nin iki yakasında yeni bir dönem
Geçtiğimiz hafta İsveç'in üyelik sürecinin başlatıldığı NATO Liderler Zirvesi'nin önemli gündem maddelerinden biri de Ukrayna-Rusya savaşından sonra Türkiye-Yunanistan ilişkileri konusunda atılan olumlu adımlar oldu. Zirve kapsamında bir araya gelen Başkan Recep Tayyip Erdoğan ve Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, iki ülke arasında yıllardır gergin olan ilişkileri yumuşatma konusunda mesafe aldı. Bu kritik görüşme, Ege Denizi'nde yıllardır süren gerginlik alanlarını azaltmak adına önemli bir başlangıç oldu.
TÜRKİYE'NİN KESKİN HATLARI
Türkiye'nin Ege ve Akdeniz'de egemenlik hak ve hukuku konusunda çizdiği keskin hatların komşuda yarattığı rahatsızlık, ABD ve Avrupa'nın da gazlayıcı etkisiyle giderek tırmandı. Akdeniz'deki kaynaklardan komşu ülkelerin ortak şekilde yararlanması konusunda ısrarcı olan Türkiye'yi durdurmak için maalesef Atina sahaya sürüldü. Yunanistan önce Avrupa'nın özellikle Fransa'nın savaş teknolojilerinin aktığı bir ülke haline getirildi. Tabii bununla da kalmadı. Amerika Birleşik Devletleri, dünyanın karakolu misyonuna uygun olarak Rusya tehdidini öne sürüp Balkanlar'daki varlığını artırma yoluna gitti. Bu kapsamda Dedeağaç'a kurulan Amerikan üssü bölgedeki en büyük ABD yığınağı haline geldi. Türkiye sınırında bu askeri yığınak tabiki Yunan hükümeti için büyük bir güvence oldu. Yunanistan yönetimini sürekli Türkiye'ye karşı kışkırtan bu adımların sonucu olarak Ege'nin iki yakası yıllardır bir araya gelmedi.
ÇÖZÜM İÇİN UMUT DOĞDU
NATO Zirvesi'nin iki ülke ilişkilerinde başlattığı yeni dönem, elbette ki tüm bu sorunlu alanların bir defada hallolacağı anlamına gelmiyor. Ancak karşılıklı olarak tehditlerin savrulduğu bir devrin kapanması, en azından sorunlu alanların çözümü için olumlu yaklaşımların sergilenebileceği yeni bir dönemin başlaması umudunu doğurdu.
Uzun zamandır Türk savunma sanayisinin gelişimini bile kendi sınırları açısından büyük bir tehdit olarak gören bir Atina vardı ülkemizin karşısında. Aslında halklar bazında hiçbir sorun olmayan iki komşunun askeri, ticari ve turizm gibi alanlarda müthiş bir işbirliği yapabilecekken, Yunan hükümetlerinin düşmanca tutumu yüzünden sadece gerilimin var olduğu bir alan haline geldi Ege Denizi. Uluslararası hukuk kurallarıyla bağdaşmayan hayali hak taleplerini dayatan bir Yunanistan'ın sonuçta kazanım elde etmesi mümkün değil. Arkasında ABD ve Avrupa olsa bile...
KARŞI KARŞIYA GETİRİLMESİN
Şimdi Avrupa Birliği'nin Türkiye'nin üyeliği ile ilgili süreci yeniden canlandırması da Türk-Yunan ilişkilerine ivme kazandırabilir.
Türkiye'nin sınırları da güvenliği için vazgeçilmez olarak gördüğü alanlar da belli... Yunanistan'ın bu kırmızı çizgi olarak görülen alanlarla ilgili maksimalist iddialarından ödün vermesi muhtemel.
Çünkü Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin haklarından vazgeçmesi, Akdeniz kaynaklarının hakça paylaşımını öncelikleri arasından çıkarması ve nihayetinde münhasır ekonomik bölge sınırlarından geri adım atmayacağı aşikar. İki ülkeyi de olumsuz etkileyen düzensiz göç sorunu konusunda ortak hareket edilmesi de bölgemizin geleceği açısından çok değerli.
Bu ve bunun gibi birkaç temel alan dışında iki ülke arasında halledilemeyecek bir sorun yok. Yeter ki Ege'nin iki yakası düşmanca hesaplarla karşı karşıya getirilmesin...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.