Fransa'da son bir haftada yaşanan sokak olayları dün itibariyle bir miktar sakinleşme eğilimine girdi. Ancak düne kadar başkent Paris dahil her yerde ateş vardı. Fransa'ya sömürge ülkelerinden gelip banliyölere yerleşen nesillerin çocukları Fransız hükümetinin ırkçı politikalarına karşı sokakları ateşe verdi, araçlar ve mağazaları yağmaladı. Büyük bir kaosa sürüklenen ülkede en son Cumhurbaşkanı Macron'un hükümet yetkililerine verdiği talimat ise olayları daha da korkutucu boyuta ulaştırabilecek nitelikteydi.
BASTIRILAN ÖFKE HİSSİ
Ancak Fransız hükümetinin protestoculara karşı takındığı bu sert tutumun elbette bir karşılığı olacak. Bugün olaylar sert tedbirlerle bastırılsa dahi yarın öbür gün bastırılan öfke başka bir yerden her an patlak verebilir. Çünkü yıllarca sömürülen ana vatanlarından Fransa'ya gelen atalarının öfkesini içlerinde taşıyan genç bir nesil var Macron hükümetinin karşısında. Ve Afrika'nın intikam duygusu eninde sonunda bir şekilde ortaya çıkacak. Fransa'da yaşananlar üzerinden ülkemizdeki mültecilerle ilgili senaryolar yazarak büyük bir tehdit gibi göstermeye çalışan kitleye oradaki durumla bizdekinin ne kadar farklı olduğunu daha önce de anlatmaya çalışmıştık.
MEDENİCE BİR TEPKİ!
Aradaki farkı anlamamakla birlikte oradaki eylemlerin bile daha doğru ve güzel olduğunu savunanlar çıktı bir de.
Sokaklarda barikatlar kurulmasını, evlerin, arabaların, mağazaların yakılmasını medenice bir tepki olarak göstermeye çalışan bu kitleye bunun doğru bir yaklaşım olmadığını anlatmak elbette çok zor. Ama bazı insanların kendi ülkelerini, kendi vatandaşlarını sürekli küçümserken Batı'nın vandallığına bile özeniyor olmaları çok üzücü. Bu karşılıksız Avrupa sevdası başımıza bela bizim gibi ülkelerin. Bu anlayışa sahip kitle, Avrupa'nın ötekileştirici devlet politikalarının hiçbirine ses etmezken, yıkıcı protestoları da sanki sevgi dolu birer eylem olarak görüyorlar. Nasıl bir gözlük kullanıyorlarsa artık!
DEMOKRATİK BİR HAK
Halbuki şiddet içeren, cana ve mala zarar veren hiçbir eylem, gerekçesi ne olursa olsun haklı olamaz. Daha doğrusu hiçbir haklılık bu şekilde şiddetle, kırıp dökerek savunulamaz. Toplumlar için protesto hakkı elbette demokratik bir hak ancak sınırları kanunla nizamla belirlenmiş bir hak. Dolayısıyla Fransa'da yaşananların sırf bir Avrupa ülkesinde diye hoş gösterilmesi saçma sapan bir bakış açısı. Bizde Avrupa'nın her şeyine özenme, her şeyini örnek gösterme hastalığı bazı kesimlerde o kadar hastalıklı bir boyuta ulaşmış durumda ki insanlar düpedüz vandallık olarak nitelendirilebilecek bir gerçeği bile göremez hale gelmişler. Avrupa, turist olarak ülkelerine gelecek olan Türk vatandaşlarına türlü bahanelerle vize bile vermemek için elinden geleni ardına koymazken bizim hala Batı medeniyetini (!) pembe bir rüya olarak görmemiz normal bir ruh hali değil.
Artık aşağılık kompleksi mi dersiniz, yıllarca toplumumuza dayatılan Batı güzellemelerinin bir sonucu mu dersiniz bilemiyorum. Ama özümüzü hatırlamamız ve biraz kendi milletimizin dinamiklerini yüceltmemiz, ülkemizin genç nesillerinin iyiliği ve sağlığı için şart gibi.