Sessiz devletlere inat yaşasın halkların sesi
Gazze'de neredeyse 40 gündür devam eden İsrail vahşeti binlerce çocuğu anne babasız yine binlerce anne babayı da evlatsız bıraktı. Filistinliler İsrail devleti kurulduğu günden bu yana zaten zulme uğruyordu. Ayrımcılığa, kendi topraklarından, yurtlarından sürgüne zorlanıyordu.
Daha önce de defalarca saldırılara maruz kalmışlardı. Bugüne kadar onlara gereken desteği vermeyen dünya, tarihin en büyük katliamlarının, insanlık suçlarının işlendiği bu son dönemde de tavırlarında en ufak bir değişim göstermedi. Neden göstersinlerdi ki! Nasıl olsa öldürülen, tepelerine bomba yağdırılanlar onların halkları değildi. Üstelik mağdur olandan değil güçlü olandan yana tavır almaları onlar için en kolayıydı.
VARLIĞI İŞGALCİLİK ÜZERİNE
Varlığı işgalcilik, toprak gasbı üzerine kurulu olan İsrail Devleti'nin kendisine taraftar toplayabilmek için gerekli argümanı hep vardı. Gerek silah endüstrisinin baronları gerekse güçlü devletlerin desteği yanındayken saldırganlığına dur diyen olmadı İsrail'in. Ama ilk defa toplumsal bilinç bu saldırıların ardından ayaklandı. Onca yasağa rağmen insanlar İsrail destekçisi hükümetlerine tepki gösterdi. Sokaklara dökülüp katil Netanyahu rejimini protesto etti. Filistinlilerin yaşam hakkını, mülkiyet hakkını savunan binlerce kişi tutuklanma pahasına rağmen meydanlara aktı. İnsan vicdanı ayaklanınca katil İsrail'in sesi gür çıkan destekçileri desteklerini eskisi kadar yüksek dile getirememeye başladı. Hatta ufaktan Netanyahu hükümetine ateşkes çağrısı yapmaya bile başladılar.
MASADA SADECE TÜRKİYE VARDI
Bu süreçte beni en çok etkileyenlerden biri ise her fırsatta İslam Birliği, Müslüman kardeşliğini gündeme taşıyan Arap ülkelerinin sessizliğiydi. Nitekim Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü çıkışlarına rağmen İslam İşbirliği Teşkilatı'nın Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da düzenlenen son toplantısında da beklenen güçlü ses çıkartılamadı. Kınamalar, ateşkes çağrıları yapıldı ama masada Türkiye'den başka gerçek İsrail karşıtı olmayınca bu sonuç kaçınılmaz oldu. İslam Birliği ülkelerinin mevcut durumu ne kadar üzücü gelse de öyle yalandan boykot çağrıları ile falan bu vahşeti durdurmanın mümkün olduğuna inanmıyorum ben.
SÖZ KONUSU OLAN ORTAK GELECEK
İsrail ürünlerine boykot uygulamak da bir seçenek elbette ama topyekün harekete geçilmedikten, Siyonizmle ortak mücadele adımları atılmadıktan sonra İsrail ürünlerinin boykot edilmesi hiçbir işe yaramaz. Mesela dünya medyası Yahudilerin tekelinde olmaya devam ettiği sürece tüm insanlık bu haksız savaşı İsrail'in dilinden dinlemeye onun gözünden görmeye devam edecek.
Yani demem o ki bu konuda halklar gibi ortak bir mücadele sergilenmesi maalesef imkansıza çok yakın. O nedenle sessiz devletlere inat halkların güçlü seslerine daha çok ihtiyaç var. Her gün bombaların altında paramparça olan çocukların masum bedenlerini gördüğümüz bugünlerde insanlığın geleceğine, sağduyusuna olan inancı onlar da olmasa kimseler yeşertemeyecek.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.