Avrupalıların sağ-sol ikilemi
Avrupa Parlamentosu temsilcilerinin belirlenmesi sürecinde aşırı sağ eğiliminin ortaya çıkmasının ardından ülkelerde art arda gerçekleşen seçimlerde de benzer tablolar öne çıkmıştı. Fransa için ise daha kritik bir anlam taşıyordu bu sonuçlar. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un büyük risk alarak girdiği seçimlerin ilk turunu sağ partiler önde bitirmişti.
TAHMİNLER TUTMADI
Benzer bir tablonun, ikinci turun gerçekleştiği 7 Temmuz'da da tekrarlanması bekleniyordu. Ancak beklenen olmadı. Genel seçimin ikinci turunda en çok oyu sol partilerin ittifakı Yeni Halk Cephesi aldı. İlk turu birinci tamamlayan aşırı sağcı Ulusal Birlik ise bu kez umduğunu bulamadı. Hiçbir parti Fransa Parlamentosu'nun alt kanadı olan Ulusal Meclis'te çoğunluğu sağlayamadı. Aşırı sağcı Ulusal Birlik Partisi'ni (RN) üçüncü sıraya düşüren bu sürpriz yenilginin, tamamen onları durdurmak isteyen Fransızların kalabalık şekilde sandığa gitmesiyle yaşandığı şeklinde yorumlandı.
TÜRKİYE İÇİN TANIDIK
Sağ sol ikilemi Türkiye için de çok tanıdık siyasi söylemlerin başında geliyor biliyorsunuz. Ülkemizde yıllardır sağ-sol arasında siyasi arenada da sokaklarda da zaman zaman çetinleşen çekişmeler yaşandı. Hatta 80 öncesi kuşağın hayatında da çok büyük etkisi var bu politik eğilimlerin. Birçoğunun eğitim ve iş yaşamında ciddi yol ayrımları yaşamasına neden olabilecek kadar büyük bir etkiden söz ediyorum. Ama normalde Avrupa toplumları için artık o kadar da mühim meseleler gibi gelmiyordu siyaset de sağ sol çekişmeleri de. İşte Avrupa Parlamentosu seçimleri yeniden siyaseti, kıtanın günlük yaşamının merkezine oturttu. Zaten aşırı sağ eğilimlerin yükselmesinde savaş, gıda krizi, göçmen akını gibi toplumların refah seviyesinde ciddi yansımaları olan sorunlar da faturanın hep ülkeleri yönetenlere kesilmesine neden oldu.
BAŞKA YÖNLERİ VAR
Ancak birebir ülkelerdeki seçimlerde ortaya çıkan ilginç sonuçlar ise bambaşka bir anlam daha taşıyor bana göre. Fransa özelinden gidecek olursak ilk turu ile ikinci turu arasında taban tabana zıt sonuçlar elde edilen bir seçim sürecinden söz ediyoruz. Biliyorsunuz bizde de çok kısa süre içinde yapılan iki ayrı seçimden bambaşka sonuçlar çıkmış ve bu sonuçlar toplumsal ruh halimizle ilgili ilginç yorumlar yapılmasına neden olmuştu dünya medyasında. 14 Mayıs seçimleri, seçmenin 20 yıldan fazla süredir destek verdiği AK Parti iktidarına yeniden yetki vermesi ile sonuçlanırken bundan sadece 10 ay sonra 31 Mart'ta gerçekleştirilen yerel seçim ise ana muhalefet partisinin çok uzun bir zaman sonra birinci çıkması nedeniyle Türk siyasi tarihinde önemli bir yere yerleşmişti. İlk başta çok büyük bir siyasi savrulma olarak yorumlanan bu sonuçlar, toplumun iki uç arasında gidip gelmesinden çok toplumsal bir denge oluşturma çabasının da bir nevi dışa vurumu olarak okunabilirdi aslında. Bu hem AK Parti gibi uzun soluklu iktidarlar hem de yıllar içinde müzminleşen muhalefet duruşunun konforuna sığınanlar açısından bir tür uyanış da oldu. Geçen süre içinde her iki tarafa da dengeyi daha çok gözetmesi gerektiğini hatırlattı. Tabii ki Türkiye'de iktidar partisi için de ana muhalefet partisi için de aşırı uçlar ve ırkçılığa varan tutumlar söz konusu değil ama sanıldığı gibi keskin kötü sonuçları olmadı bizdeki siyasi savrulmanın. Dolayısıyla Avrupa'nın giderek bencilleşen, insanlığa karşı giderek körleşen toplumlarını da siyasetçilerini de daha
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.