Afrika savanlarında yaşayan bir leoparın hayatta kalmasının en önemli nedenlerinden birisi, taşıyabileceği büyüklükte av seçmesidir. Leopar gün içinde büyük zorluklar ve sıkı takiple yakaladığı avını hızlı bir şekilde bir ağacın tepesine taşır ve yukarıda güven içinde yavaş yavaş yer. Öldürdüğü avını ağaca taşımak yerine yerde yiyecek olursa kokuya gelen sırtlanlar veya aslanlar avını elinden alır üzerine de bir araba sopa yer. Doğal yaşamdaki bu gözlemden alınabilecek hisse kısaca şu "gücünün yettiği işe talip ol."
Girişimciler bu noktayı akılda tutmalı.
Ayda 1.500 TL kazanıp, işe otobüsle gidip gelen, ay sonunu getirmekte zorlanan kişilerin 'ülke kurtaracak' milyonlarca dolarlık projelerin peşinde koşup durmasını seyretmekten bıktım usandım. Hayatta aldıkları en büyük risk 10 yıl vadeli konut kredisiyle ev almak olanların başkalarından kendi projeleri için milyonlarca doları, tek kalemde riske etmelerini istemeleri anlaşılır gibi değil.
HESAP BİLMEK
Evet, girişimcilik güzel birşeydir. Ülkemizin buna çok ihtiyacı var. Ancak girişimcilik hesap kitap bilmek, ölçüp tartmak ve kendi özkaynaklarının farkında olmakla da ilgilidir. Hepimizin aklına pek çok fikir gelir ama bu fikirlerin bazıları hemen yapılabilir, bazıları uzun vadede gerçekleşir ve bazıları da bizim gücümüzün üstündedir, başkalarına havale eder mümkünse işin ucundan tutmaya çalışırız.
Geçen gün Bitlis'ten bir telefon aldım. TRT'de konuk olduğum bir TV programının ardından yaşlı bir bayan bana ulaştı. Sıkıntısı var. Konu kısaca şöyle; oğlu çok akıllı ve becerikli imiş, müthiş bir tarımsal kalkınma projesi geliştirmiş, kapı kapı dolaşmış ancak ne devlet ne özel sektör hiç ilgi göstermemiş. Maddi imkanları da yeterli değilmiş. Soruyor "Şimdi ne olacak?" diye...
Bizim önceliğimiz kendimizi kurtaracak gücümüzün, kaynaklarımızın yeteceği projeler üzerine yoğunlaşmak olmalı. Adım adım ilerleyerek büyük işlere soyunmalıyız.
Ülke menfaatine olduğunu düşündüğünüz bu projeyi kendi başınıza gerçekleştiremiyorsanız, her sorumluluk duygusuna sahip her örnek vatandaşın yapacağı gibi işi hakkıyla gerçekleştirebilecek kaynaklara sahip kamu kurum ve kuruluşlarına veya diğer taraflara aktarır ve onların bu işi yapmasını bekleriz. Hiç olmadı, kamuoyuyla bu projeyi paylaşmaya çalışırız. Bizim vatandaş olarak görevimiz buraya kadardır. İç huzuruyla kenara çekilebilirsiniz.
İKİ ÖNEMLİ SORU
Şimdi gelelim iki önemli soruya. Birincisi bütün ilgili kurumları kapı kapı dolaştığınız halde neden kimse ilgilenmedi? Delik taş yerde kalır mı?
İnsanlar bazen kendi fikirlerine aşırı değer verir ve sahiplenirler. Bu ruh hali bir nevi körlük yaratır. Apaçık gerçekler görünmez olur. Bir de paranoya hasıl olur ki sormayın. Herkesi sanki sizin projenizi elinizden almaya çalışacakmış gibi görürsünüz. Birisi eleştirse veya şaşı baksa hemen düşman ilan edilir ve işten anlamazlıkla suçlanır. Bu sağlıklı bir durum değildir.
Gelelim ikinci soruya. Diyelim ki projeniz gerçekten çok değerli ve bir yatırımcı da buldunuz. Projeyi gerçekleştirecek kurum veya kuruluşlar bu işe milyonlarca dolar yatıracaklar yani riske edecekler. Bu kadar parayı bağlayacakları için doğal olarak en profesyonel kadrolarla en deneyimli yöneticilerle çalışmak isteyeceklerdir. Siz bu projenin neresinde, nasıl bir konumda ve hangi şartlarla yer alacaksınız? Bunu düşündünüz mü?
İyi bir proje, büyük yarışlar kazanmaya hazır bir yarış atına benzer. Ata sahip olmak başka onu iyi koşturmak ise başka şeylerdir. Bazen sizin kıymetliniz olan atı, onu koşturabilecek bir jokeyse teslim edip vakurla kenara çekilmek ve başarısı için dua etmek gerekir.
İyilikle kalın