Geçen hafta gündemimde iki ayrı opera vardı. Biri aramızdan yeni ayrılan Buğra Uğur'un beni 1983'e götüren "Opera" adlı şarkısı, diğeri de 3. Uluslararası İstanbul Opera Festivali'nin konuğu Jose Cura'nın Aya İrini konseri...
***
Önce 1983'e uzanalım. Eurovision Türkiye elemelerinin finaline... İki şarkı favori gösteriliyordu. Biri Attila Özdemiroğlu'nun bestelediği, "Beş Yıl Önce On Yıl Sonra"nın seslendirdiği "Atlantis", diğeri de benim yazıp bestelediğim, Sezen Aksu ve Coşkun Demir'le birlikte seslendirdiğimiz "Heyamola". Finallerde jüri iki şarkıyı da es geçip Buğra Uğur'un bestelediği, sözleri Aysel Gürel'e ait ve Çetin Alp'in seslendirdiği "Opera"yı birinci ilan etti. Medyada ve kamuoyunda büyük tepki alan şarkı Türkiye'yi temsil edip, sıfır puanla sonuncu olmuştu.
***
Oysa Aysel Gürel bu ülkenin en iyi söz yazarlarındandı. Buğra Uğur çok iyi bir piyanistti. Orkestra şefliği ve aranjörlük yapıyor, güzel besteler üretiyordu. Çetin Alp de uzun yıllar orkestralarda şarkı söyleyen çok iyi bir bas baritondu... Ne var ki ortaya çıkan şarkı, sergilenen show insanlara antipatik gelmiş, üçü de yıllarca "Opera" şarkısının olumsuz etkilerinden kurtulamamışlardı.
***
Buğra'ya 1996'da "Sardunyaların Dansı" albümümde "Aşkın Tortusu Kalır" adlı şarkımın düzenlemesini yaptırdım ve piyano çaldırdım. Onun naif müzisyenliğinin ve usta piyanistliğinin izlerini o şarkımda hep yaşıyorum.
***
Önce 18 Mayıs 2004'te 57 yaşında kalp krizinden Çetin Alp'i kaybettik. Ardından 17.Şubat.2008'de 79 yaşındaki Aysel Gürel'i. "Opera" şarkısının besteci ve aranjörü Buğra Uğur da Temmuz ayının ilk günü kalp kriziyle 55 yaşında ayrıldı aramızdan. Artık "Opera" şarkısının üç yaratıcısı da yok. Onları rahmetle anıyoruz...
JOSE CURA
Geçtiğimiz Perşembe akşamı Aya İrini'de hayatımın müzikalite açısından en çok etkilendiğim gecelerinden birini yaşadım. Üç saat süren konserde Arjantinli tenor Jose Cura ve Ankaralı soprano Feryal Türkoğlu olağanüstü performanslarıyla Aya İrini'yi dolduran müzikseverleri mest ettiler. Mario De Rose'nin yönettiği İstanbul Devlet Opera ve Balesi Orkestrası, Mozart'tan Verdi'ye, Bizet'den Puccini'ye çaldığı ve eşlik ettiği eserlerde harikaydı.
***
Pavarotti, Carreras, Domingo hayranlığım devam ediyor. Artık canlı dinleyemeyeceğim Pavarotti'yle ilgili unutulmaz bir anım bile var. Pavarotti'nin İstanbul konserlerinden birinde o dönem Galatasaray yöneticisi olan Adnan Polat yakamdaki Galatasaray rozetini almış ve Pavarotti'ye takmıştı. Benim rozet Pavarotti'nin yakasında. Ne güzel bir anı...
Ama itiraf edeyim, dünyanın en ünlü bu üç tenorundan beni daha çok etkiliyen bir tenor vardı Perşembe gecesi sahnede. Böylesine nüanslı söyleyen, sesini bu kadar iyi kullanan bir sanatçıyı ilk kez dinliyordum. Cana yakınlığı, yarattığı sempati, esprileri ve alçak gönüllülüğü ile hepimizin gönlüne girdi. Hem orkestra yönetip hem şarkı söyleyen bir sanatçıya da ilk kez rastlıyordum.
Jose Cura'yla düet yapan Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçısı Feryal Türkoğlu da dünya çapında bir soprano olduğunu tartışmasız ortaya koydu.
Operayı sevdirmek için Jose Cura gibi sanatçılara ihtiyaç var. Şov sadece pop müziğin tekelinde değildir. Bunun böyle olmadığını Yekta Kara gibi yönetmenler, Cura gibi sanatçılar harika örneklerle ortaya koyuyorlar.
***
2010'da "Opera Şehre İniyor", 2011'de "Herkese Opera", bu yıl da "7'den 70''e Opera" sloganlarıyla gerçekleştirilen İstanbul Uluslararası Opera Festivali gelecek yıllarda ülkemizdeki opera dinleyicinin artmasında önemli bir rol oynayacak. İstanbul'un kültürel ve sanatsal zenginliğini artıran bu organizasyon için Rengim Gökmen'den Yekta Kara'ya ve sponsorluk desteğinden dolayı da Denizbank'a ve Genel Müdürleri Hakan Ateş'e teşekkür etmemiz gerekiyor.
Finalde ayakta avuçlarım kızarıncaya kadar sürdürdüğüm alkışlar yalnız sanatçılara değil, gölgede durarak lambayı tutanlar içindi aynı zamanda.
Teşekkürler, teşekkürler, teşekkürler...