Klasik bilimkurgu/korku sınırları içine giren ve distopik filmlerin de en sevdiği tema olan 'Yapay zeka dünyayı ele geçirebilir mi?', Terminator filmi ile hayatımıza giren ve Matrix serisi ile daha da güçlenen bir teoriyi içeriyor. Gerçekten de yapay zeka çok hızlı gelişiyor ve biz de (bedava sunulan uygulamalar yoluyla) farkında bile olmadan bu yapay çocuğa gönüllü dadılık ediyoruz. Onu el birliğiyle (elbette bilgiyle) besliyoruz. Yani uygulamaların deneme sürümleri sadece bizi alıştırmak için değil bence... Afşin Kum'un kaleme aldığı Kübra isimli romanın uyarlaması olan dizi de yapay zekanın inançlı bir insana nasıl da ilahi görünebileceğinin tehlikeli sonuçlarını irdeliyor. Evet, yapay zeka tehlikeli ellerde korkunç bir silaha dönüşebilir. Evet, bir gün kendi bilinciyle 'insan için' değil 'insana rağmen' eylemde bulunabilir. Ama tehlike sadece bu boyutta ütopik ve uzak mı yoksa çok daha somut ve yakın mı?
SANATKARDAN ÇOK ZANAATKAR
Bu konuda en ciddiye aldığım iddialar, 'Homo sapiens' ve 'Homo deus' gibi popüler bilimsel inceleme kitaplarının yazarı olan Yuval Noah Harari'ninkiler... Harari, yapay zekaya daha olası bir tehdit üzerinden yaklaşıyor, insanın işsiz kalması! Bilgisayarların neredeyse bir doktordan kesin tanı koyduğu, bir besteci gibi beste yapabildiği bir çağda bu tehlike sadece olası değil çok çok gerçek! Yazar, çocuklarımızın bambaşka meslekler yapmak zorunda kalacağının ve 'kendi zamanlarında demode kalacağının 'ısrarla altını çiziyor. Geleceğin meslekleri kişisel ustalığa değil, yapay zekanın kullanımına bağlı ustalıklara bağlı multidisipliner işler olacak. Burası çok belli. Chatgpt'yi indirdiğimde (kendi alanım olan) yazım konusunda denemek istedim. Sizler için kaleme aldığım iki köşe yazısını uygulamaya yükledim. Ardından film eleştirisi olan bu iki yazıyı sinema diliyle tekrar kurgulamasını istedim yapay zekadan. Sonuç saniyeler içinde geldi. Özene bezene yazdığım bu iki yazı düzenlenmişti. Ana fikir aynı olsa da -üzülerek söylüyorum- makale artık alanında daha profesyonel birinin (yönetmen, film eleştirmeni) kaleminden çıkmış, çok daha yetkin görünüyordu. Evet, bazı -beni ben yapan- kelime oyunlarını falan (anlam veremediği için ) çıkarmıştı ama durum buydu. Pekala onları da ekleyerek makaleyi finalize edebilirdim. Bilgisayarın bu becerisi işleri hayli kolaylaştırdığı halde insanı korkutuyordu. Onca yılda oluşturduğum zihin yapım saniyeler içinde böylesine yenilebilir miydi ? Bu durum, sanatsal alanda çalışanların da artık (yapay zekaya doğru sorular soran bir yazar,ressam vs.) sanatkardan çok zanaatkar olmaları sonucunu getirmeyecek miydi?
YENİ BİR ÇAĞ EŞİĞİ
Nörologların çok iyi bildiği bir gerçek, beynin plastisitesi en yüksek organ olduğudur. Beyin sadece bir donanım değil aynı zamanda yazılımdır. Yetenekleriniz ve kullanımızla beyninizi yıllar içinde deyim yerindeyse yeniden 'yazabilirdiniz'. Hatta bu konuda en çok kullanılan örneklerden biri de 'taksici beyni'dir. Son derece karmaşık olan Londra'da taksicilerin yollarını bulmaları için sarfettikleri efor beyinlerini bir değişime uğratmış ve hipokampus bölgelerini büyütmüştür. Tabii bu araştırma, navigasyon uygulaması çıkmadan önce yapılmıştı. Acaba şimdiki taksicilerin beyni de aynı görünümü arz eder mi? Aynı şekilde artık yazılarını, bestelerini, resimlerini yapay zekaya tasarlatan yeni sanatçılar(!) yaratıcılıklarını ne derece koruyabilecekler? Belli ki insanlık yepyeni bir çağın eşiğinde duruyor. Hep birlikte yaşayıp göreceğiz.